14 Temmuz 2011 Perşembe

Kanlı pusu ve gelecek

15 Temmuz 2011 Cuma
CHP’nin anlamsız, saçma, zaman kaybettiren ve de ülkeyi boşu boşuna geren yemin krizi çözüldü. Ancak öyle anlaşılıyor ki BDP üzerinden devam eden görüşmeler kolayca sonuç vermeyecek’ diye başlayan bir yazının başında dona kaldım bir süre.

Ekranlara birdenbire can yakıcı, ateş gibi bir haber düşüyor: ‘Diyarbakır Silvan’da çatışma. 13 şehit ve 7 yaralı.’

Ankara’da baş döndürücü bir trafik var ve özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’la MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasındaki dikkat çekiyor. Ardından Genelkurmay Başkanı da bu görüşmeye katıldı.

Oysa gün içinde gelen bir başka haber, Türkiye’nin barışa doğru adım atacağının umutlarını bir kez daha yeşertmişti. PKK’dan kopan 14 örgüt mensubu güvenlik güçlerine teslim olmuştu ve güvenlik güçleri bu tür olayların artacağına işaret ediyordu.

Silvan’dan gelen haber, son zamanların en kanlı saldırısına işaret ediyor. Kısa bir zaman önce ortaya çıkan kaçırma olayları, sürecin daha da sertleşeceğine işaret ediyordu. Ancak bugünkü hadise tüm bunların çok ötesinde.

***


Türkiye’nin çözümle ilgili attığı, atmak istediği her önemli adım, bir şekilde kanlı tezgahlarla engellendi ya da yavaşlatıldı bugüne kadar.

BDP’nin meşru siyaset zemininden ayrılmasına alkış tutanlar, kendilerini nasıl hissediyorlar bilemiyorum. Ama manzara şudur: Kim tarafından ve hangi gerekçeyle harekete geçerse geçsin, terör örgütü bu ülkenin sağduyusuna, sabrına ve tahammül gücüne bir kez daha ağır bir darbe vurmuştur.

Arkasında silahlı binlerce adam, bir yandan barış çağrısı yapıp, öte yandan sürekli şantaj siyaseti izleyen bir anlayışın, hala çözümden bahsetmesi, kelimenin tam anlamıyla iki yüzlülük. Terör örgütünü yok sayarak veya varlığını geçiştirerek, her meselede iktidarı suçlayanların da, bir kez daha düşünmesinin vakti geldi.

BDP’nin Meclis’te siyaset yapmasını ‘boyun eğdirme’ olarak ifade edenler, nasıl bir ateşi yaktıklarının ya farkında değiller; yahut ne dediklerini bilmeyecek kadar kendilerinden geçmişler.

***

Akla gelen ilk soru şu. Ankara’da BDP’nin yemin etmesi ve Meclis’e gelmesiyle ilgili bir müzakere süreci devam ediyor. Sonuç alınamasa bile, alınabileceğine dair bir olumlu hava var ve ardından bu büyük kanlı saldırı geliyor. Bu kimin tezgahı? Örgüt bu sefer hangi kanlı hesabın taşeronu?

Bu saldırıyı planlayanların, Türkiye’nin kendi sorunlarını Meclis’te ve meşru siyaset zemininde ele almasından rahatsız olduğu çok açık. Demokratik siyasetten, özgürlükten, ortak gelecekten söz edenlerin, tüm bunlara söyleyecek sözü olmalı. Evet, şimdi konuşun Sırrı Süreyya Önder, şimdi İslam hukukundan bahset Altan Tan. Seni bilmem hangi tezgahın başına geçirmek isteyenler kimmiş, şimdi açıkla. Şimdi halkların kardeşliğinden bahset Ertuğrul Kürkçü.

Sözün vaktidir, muhasebenin vaktidir, pusu kuranlara ne yapıyorsun demenin vaktidir.

Dün hepimiz bu devletin yanlışlarını, zulmünü, baskısını, öfkesini, işkencesini kınadık, direndik, acı çektik. Gerekirse

yine aynı tepkiyi ve direnişi göstermekten bir an bile geri durmayalım.

Ama siz de bir kez olsun, eli kanlı katil sürüsünün, bu cinayet şebekesinin yaptıklarını ve bunların nasıl bir ateşi yaktığını görün, tepkinizi ortaya koyun.

Yol yakınken, zaman varken, sağduyu hakimken bunu yapın.

Yoksa bu topraklarda daha çok acı

çeker, gözyaşı dökeriz. Birileri de bunlar üzerinden kanlı hesaplarını gerçekleştirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder