11 Temmuz 2011 Pazartesi

Varın siz de bizi sevmeyin


Farkındayım, bir kısmınız yazdıklarımızdan rahatsız. Ben ve benim gibi artık bir avuç kalan yüzü Batı’ya dönük, laik, Atatürkçü yazar doğal olarak sizi rahatsız ediyor, edecektir de. Zira bizim yazdıklarımız size yaptığınız ve ısrarla yapmaya devam ettiğiniz hataları, yanlışları hatırlatıyor, yüzünüze vuruyor. Aynı “Yetmez ama Evet” diye Erdoğan’a ve anayasa değişikliklerine oy verenler gibi. Hep merak etmişimdir; o oyu verenler, bugün o ellere tükürüyorlar mı diye?
Bizim yazdıklarımız sizleri rahatsız eder, zira biz onurlu bir ulusun, köle ve kapıkulu haline gelişini anlatıyoruz. Bizler bazıları gibi onurlarımızı satmayacağımızı ısrarla vurguluyoruz. Bizler Türk olmakla gurur duyduğumuzu her fırsatta tekrarlıyoruz.

Sizler, düştüğünüz durumu biliyorsunuz ama duymak, söylenmesini yazılmasını istemiyorsunuz, aynı Mısır ve öteki Arap halkları gibi, Irak halkı gibi. Zira biz, Türkiye üzerine oynanan oyunları her gün dile getiriyoruz, Türkiye’nin bağımsız, bağlantısız olmasını savunduk savunuyoruz.
Bir kısmınız içinse birilerine bağlanmak, boyun eğmek önemli değil. Biz özgürlük, egemenlik diyoruz, siz kölelik iyi diye tepiniyorsunuz. Siz dışarıda kazak, evde kılıbık rolü oynayan damatlar gibisiniz.
Bizim yazılarımızda; Türkiye’nin parçalandığı, baştakilerin çocuklarımızın katilleri ile pazarlık ettiği, aldığınız ve kazandığınız paralardan birilerinin çaktırmadan kendi payları diye cebine bir miktarını attığı var. Bizim yazdıklarımızda; Türkiye’deki adaletin padişah adaletine çevrilmek, askerin ve ordunun lejyoner asker konumuna konulmak istendiği, hırsız ve uyuşturucu kaçakçılarının paraya para demediği yer alıyor.
Sizler, yenen ve verilmeyen haklarınız, pahalılık ve haksızlıklar için sesinizi bile yükseltemeyen bir zümre haline getirildiniz. Kahraman bir ulusun evlatları iken telefonlarım dinlenir, bugün beni de içeri alırlar diye ürkekçe dolaşan yeni ve korkak bir nesil haline getirildiniz. Sizler, birileri ulufe dağıtır gibi size para versin, ramazanda bedava yemek yiyebilesiniz, bedava bir şapka alın veya bir çuval patates ile soğan, pirince, çocuklarının ve kendi geleceğini bırakan bir toplum haline getirildiniz. Bunları duymak hoşunuza gitmiyor doğal olarak.
Kendi müziğiniz, danslarınız ve hatta dünyanın en çok konuşulan üçüncü dili olan dilinizi unuttunuz. Büyüklerinize, atalarınıza, şehitlerinize saygıyı unuttunuz. Tarihinizi unuttunuz, sizler için tarih yeniden yazılıyor, korkaklar kahraman, kahramanlar korkak haline getiriliyor, yanlışlar doğru, doğrular yanlış gösteriliyor. Yemeklerinizi unuttunuz, Arap’ın lahmacunu, Amerikalının hamburgeri, İtalyan’ın makarnası o güzel Türk yemeklerinin yerini aldı.
Sizler, haklarınızı savunan ve sizlere yaptığınız hataları hatırlatan gazeteci ve yazarları nasıl sevebilirsiniz ki? Onları cezaevine koyunca fikri de hapsettiğinizi sandınız. Karşıt fikirleri hapsetmeyi, telefonlarınızın dinlemesini demokrasi sandınız, böyle olmadığını, sıranın sizlere teker teker geleceğini yazınca, bizi sevmediniz. Aslında gerçeği sevmediniz.
Türkiye’yi sömürge yönetir gibi talimatla yöneten öteki ülkelerden gelen telefonlara sevinen bir toplumu ayıpladığımız için bizden hoşlanmıyorsunuz. Hillary Clinton’un, Yunanistan ve Hindistan’a giderken Ankara’ya uğramasının diplomasi zaferi gibi pazarlanmasını yemediğimiz için sevmiyorsunuz.
Özetle kandırılmaktan hoşlanıyorsanız, kan dökerek aldığımız Kıbrıs’ı teslime hazırlanırken aman sorunu çözdük diyebiliyorsunuz, din kardeşiyiz derken o kardeşleri bombalayanlara kolaylık sağlıyorsanız bunda bir sakatlık yok mu?
Evet, bizleri sevmeyebilirsiniz, bizlerin yazıları tüylerinizi diken diken edebilir. Olsun gene de bizler doğru bildiklerimizi çıkarlarımız için satmayıp sürüneceğiz. Sizler değil ama tarihte sizleri suçlayacak çocuklarınız, torunlarınız bizleri sevecek,     bizleri hak ettiğimiz yere koyacak. Varın siz de bizleri sevmeyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder