15 Mart 2011 Salı

Yoldaşını seçme hakkı!

aa

  
Süleyman Demirel’in ünlü sözüydü ‘Yürümekle yollar aşınmaz.’
Yürümenin demokratik bir hak olduğu anlamına da alabilirsiniz, yürümenin bir sonuç vermeyeceği anlamında da.
Algınız ne olursa olsun, bir gelişmeye destek vermek veya kınamak amacıyla yürümek, toplantı düzenlemek en temel haktır.
Kimse buna karşı çıkamaz, çıkmıyor da.
Ancak toplumsal gelişmelerin çoğunda, demokratik gelişime bakış açısında, olaylara 180 derece ters açılardan baktığınız isimlerle yürümek bana ahlaki gelmiyor.
Yürümek bir hak olduğu kadar, yol arkadaşını seçmek de haktır.
Yoldaşlık her olayda değiştirilebilecek bir tercih değildi.
Evet, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması benim kanıma göre hukuken yanlış, ahlaken sakattır.
Velev ki, Hanefi Avcı’nın kitabının bir bölümünü Nedim Şener yazdı, ki kendisi bunun böyle olmadığında ısrarlı, bu bir örgüt suçu değildir.
Yanlış bilgilerle haber, kitap, köşe yazısı yazmayla ilgili yaptırımlar yasalarımızda mevcut.
Belirli odakları hedef alan insanları örgüt suçu iddiasıyla tutuklamak böylesine önemli bir davaya gölge düşürecek nitelikte.
Nitekim geçen hafta Ankara’da görüşme fırsatı bulduğum bakan düzeyindekiler dahil, tüm siyasetçiler gelişmelerden rahatsızdı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gerçekleşen operasyon da sanki bu rahatsızlığın bir göstergesiydi.
Ancak bu gelişmeyi Türkiye’nin asker medyasının kendini aklama çabasına döndürme girişimlerini de içime sindiremiyorum.
Medya özgürlüğünü patron kamudan daha çok ihale alsın, ben de vergi rekortmeni olacak parayı kazanayım diye algılayanlarla yoldaş olmak imkansız.
Gazeteciliği, fikirlerini sevmediği insanlara çubuk taktırmak, belaltı yalan haberlerle aşağılamak için iftira haberleri yapmak olarak algılayanlarla aynı safta yeralmak açıkçası benim için zuldür.
Ayrıca, gazetecilik örgütlerinin de basın özgürlüğü konusunda olay seçme hakkı yoktur.
Yıllarca bu konudaki temel ihlalleri görmezden gelenlerin şimdi bu özgürlüğün savunucusu kesilmesi, en hafif deyimle samimi değildir.
Ahmet Şık, Nedim Şener bir an önce haklarındaki gizli delilleri öğrenmeli ve kendilerini tam anlamda savunma hakkına sahip olmalı.
Ben bu delillerin ışığında iki arkadaşımızın en kısa sürede özgürlüklerine kavuşacağına inanıyorum.
Ama yoldaşımı seçme hakkımı da saklı tutuyorum.

Fenerbahçe ve taraftarı
Bir takım bu kadar coşkulu oynar ve taraftarını bu kadar memnun eder.
Yıllardır temel sıkıntımız buydu, kazanmaya rağmen ortaya konulan mıy mıy futbol.
Seyirciyi uyutan, insana sıkıntı veren bir performanstı bu.
Maça gidesiniz gelmezdi. Zaman zaman bunun dışına çıkan örnekler olurdu ama ağırlıklı tarz böyleydi.
Aykut Kocaman devre arasında ne yaptıysa yaptı, takımın ruhu değişti.
Isıran, mücadele eden, top oynamak isteyen bir takım ortaya çıkardı.
Ve bu takım, seyirciyi de coşturdu.
Pazar akşamı tanık olduğumuz tribün görüntüleri bunun açık göstergesiydi.

Adres HSYK olmalı
Beşiktaş Adliyesi’nin son yapılanmanın ardından tek sesli bir merkez haline geldiği iddiaları var.
Bunu dile getirenler Türkiye’nin insan haklarına saygılı, geçmişleri bunun örnekleriyle dolu hukukçuları.
Mesela, tutuklama itiraz kararlarından artık bir sonuç almanın imkansız haline geldiğini, bunu tüm hukukçuların bildiği anlatılıyor.
Burada kimilerinin adres olarak iktidarı göstermesi yanlış.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile gelişmelerden kaygı duyduğunu ifade etmekle yetinir, yargıya talimat veriyor görüntüsünden uzak dururken kimilerinin siyasi iktidarı göreve çağırması yanlış.
Burada doğru adres Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’dur.
Kurulun bugünkü yapısı da hukuk adına yapıldığı ileri sürülen yanlışları değerlendirmeye uygundur.

ALTAYLI’NIN İDDİASI
Fatih Altaylı SABAH’tan ayrıldığı günden beri yayın yönetmenliğinden istifa ettiğini ileri sürüyor. Bu doğru değil. Olay şöyle oldu. Altaylı, dönemin TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’le yaptığı bir kahvaltı sohbetini şimdiki işverenine çarpıtarak aktarınca bir güven bunalımı doğdu.
Üstelik bu ilk değildi. Bunun üzerine TMSF yönetimi Altaylı ile yolları ayırma kararı aldı. O gün Yavuz Onursal beni Beymen Braseri’ye davet etti, Altaylı’nın görevden alınacağını ve benimle çalışmak istediklerini söyledi. Gazeteye gittik, Altaylı, Paper Moon’dan saat 16.00 civarı geldi ve yazı işleri masasına oturdu.
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akif Yaşin kendisini yukarı davet edip işine son verildiği tebligatını yaptı. Olayın doğrusu budur.
Zaten SABAH gazetesinin tüm yazıişleri de bu gerçeği bilmektedir. Bu kadar basit bir konuda niye bu kadar ısrarla doğrular dile getirilmez anlamıyorum açıkçası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder