29 Eylül 2010 Çarşamba

Sakın terk-i edebten..

sami.ozey@tg.com.tr
05 Temmuz 2010 Pazartesi
Geçen yazılarımdan birinde de kendisinden bahsettiğim Urfalı Nabi 17. yüzyıl şairlerindendir.. Nabi, kuvvetli bir şair olmasının yanında Peygamberimize ve Allah dostlarına gösterdiği hürmetle de tanınan bir edebi şahsiyettir..
Bugün de sizlere bu şairin başından geçen bir güzel olayı sunacağım..
Nabi, bir paşanın davetine icabet ederek Hacca niyetlenir.. O zamanın şartlarıyla bu yolculuk hayli zorlu geçer.. Develerin oluşturduğu konvoyla önce Mekke‘ye gidilir, oradaki görevler ifa edildikten sonra da Medine‘ye geçilir..
Nabi‘nin de içerisinde bulunduğu hac kafilesi Medine sınırlarına yaklaşmıştır.. Vakit gecedir ve Hz. Rasulullahın aşkıyla yanıp tutuşan Nabi’yi bir türlü uyku tutmaz.. O sırada kafilede bulunan ve devenin üzerinde bulunan genişçe sedirde uyuyan paşanın ayaklarını kıbleye doğru uzatarak yattığını görür.. Bu manzara karşısında üzülür ve yüksek sesle o meşhur nat’ını okumaya başlar.. Bunların hepsi doğaçlama olmuştur.. O an içine doğmuştur..
“Sakın terk-i edebten kuy-ı mahbub-ı Hüdadır bu,
Nazargah-ı İlahidir Makam-ı Mustafa’dır bu”..
Bu muhteşem sözleri duyan paşa ve konvoydaki diğer kişiler de uyanır ve mahçup bir biçimde toparlanırlar.. Çok geçmeden kervan tekrar yola koyulur.. Mescid-i Nebevi’ye yaklaştıklarında ise onları hayrete düşürecek esas sürpriz beklemektedir.
Mescid-i Nebevi’nin minarelerinden yanık yanık bir beyit okunmaktadır.. Ardından da sabah ezanı okunur ve namazlar kılınır.. Nabi, Paşa ve konvoydaki kişiler namaz sonrası doğruca ve de şaşkın br vaziyette müezzini ararlar ve bulurlar da..
Nabi sorar müezzine;
“Allah aşkına söyle, bu nasıl bir iştir?.. Ezandan önce okuduğun beyti nereden biliyorsun?..”
Söylemem, der müezzin.. Kafamı bile kesseniz söylemem!..
Bunun üzerine Nabi bu nat-ı şerifi kendisinin söylediğini söyleyince, müezzin toparlanır ve ardından edepli bir şekilde sorar;
“Yoksa sen Nabi misin?..”
“Evet, ben elbette Nabi’yim,” diye cevap verir Nabi..
Müezzin “Elhamdülillah” diyerek Nabi’ye sarılıp gözyaşı döktükten sonra şunları söyler;
Bu gece Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav) benim ve Mescid-i Nebi’nin diğer müezzinlerinin rüyasına girip bize; “Medine’ye ümmetimden ve beni çok seven Nabi isimli bir şair geliyor, onu kendisinin beytiyle karşılayın” diyerek bu beyti bize ezberletti.. Ve sabah ezanından önce de okumamazı emretti..
Bunu duyan şair Nabi hıçkırıklara karışmış bir şekilde müezzine sarılarak;
“O Habib-i Hüda, O Tabib-i Kulüb, O Firdevs-i Aşiyan, gerçekten benden mi bahsetti.. Günahkar ve biçare bir kul olan Nabi’yi hakikaten ümmetinden mi saydı” diyerek uzun süre gözyaşı döktü..
Kolay değil elbette değerli okuyucularım..
Peygamber(sav) tarafından methedilmek, övülmek için insan nelerini vermez ki?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder