15 Eylül 2011 Perşembe

Erdoğan-Sarkozy savaşı

Başbakan Erdoğan, halk hareketleri sonucunda yönetimleri değişen Kuzey Afrika'daki Arap ülkelerine geziye çıktı. Bu gezinin iç politik hesaplara dayalı olmadığı da anlaşıldı. Çünkü Başbakan Erdoğan'ın bu gezisi Avrupa Birliği ülkelerini korkutmuş gözüküyor. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, Türkiye'nin önünü kesmek için hemen harekete geçti ve yanına İngiltere Başbakanı David Cameron'u alarak Libya'daki geçici yönetimi ziyarete gitti.
Anlaşılıyor ki Sarkozy, Türkiye'nin sadece Ortadoğu'da değil Kuzey Afrika'da da belirleyici ülke konumuna gelmesinden korkuyor.

SAKIZ ÇİĞNEYECEK

Bu atak; Fransa ile Türkiye arasında var olan diplomatik ve ekonomik mücadelenin bir kez daha açığa çıkmasına yol açtı.
Bilindiği üzere; Fransa, özellikle de Sarkozy; Türkiye'nin AB'ye alınmasına karşı çıkan bir politika yürütüyor. Fransa Devlet Başkanı; davranışlarıyla da Türkiye'yi küçük düşürmeye uğraşıyor.
Hatırlayalım: Paris'te düzenlenen Türk Mevsimi'ne 7-9 Ekim 2009 tarihleri arasında katılan Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, kendisini davet eden Nicolas Sarkozy ile de buluşmuştu. Sarkozy bu görüşme sırasında sürekli sakız çiğnemişti. Bu tutumu yüzünden Fransız basını tarafından bile eleştirilen Sarkozy'ye Türkiye açık bir yanıt vermişti. G-20 toplantısı nedeniyle 25 Şubat 2011'de Ankara'ya gelen Sarkozy'yi, ülkesine uğurlayanlar arasında Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek de yer alıyordu. Başkan Gökçek, bu uğurlama sırasında sürekli sakız çiğnemişti. Sayın Gökçek'in böyle davranmasını, Başbakan Erdoğan'ın istediğini tahmin edebiliriz.
Bütün bunlar; Türkiye ile Fransa arasında var olan ikinci düzeyden liderlik (1. Lider elbette ki ABD) savaşının dışa vurumundan başka bir şey değildir. Bu çatışmanın altında da hem Kuzey Afrika'da hem Ortadoğu'da ekonomik liderliğe elde tutma/ele geçirme amacı yatmaktadır.

FRANSA ÖNDE İDİ
Fransa; Fas'tan tutun da Suriye'ye kadar uzanan büyük alanda ekonomik-ticari ilişkilerde Türkiye'nin çok önünde idi. Bu bölgelerdeki Arap ülkeleri, yer yer Fransa'ya teslim olmuş durumdaydılar. Arap baharı denilen halk hareketleri; sadece yöneticileri değil bu ilişkileri de parçalayacak potansiyele sahip. Fransa; elinde bulundurduğu ekonomik avantajları kaybetmek istemiyor. Petrol, metalurji ve makine sanayiinde Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da, hatta İran'da Türkiye'den çok önde bir Fransa var çünkü.
Başbakan Erdoğan; işte bu bölgelerde; demokrasiyi, İslam kardeşliğini, tarihsel ortaklığı kullanarak Arap halkının gönlünü kazanıyor. Böylece bölgedeki Türkiye algısı kuvvetleniyor. Bunun ticari ilişkilere yansıyacağı kesindir. Türk televizyon dizilerinin Ortadoğu'da çok tutulması da Türk ve Arap halkı arasındaki duygusal birlikteliğin olduğunu gösteriyor.
Yani; hem Kuzey Afrika'da hem Ortadoğu'da Fransa; Türkiye tarafından sıkıştırılıyor.
- - -
Libya konusunda Başbakan Erdoğan'ın yaptığı dönüşün anlamı şimdi daha açıklık kazandı. Türkiye; Kaddafi'nin kaybedeceğini anlayınca; kazanacak tarafa oynamak için hemen saf değiştirerek doğru bir hamle yaptı. Böylece; Libya'yı NATO güçlerine bırakmadı. Çünkü; NATO Sekreteri Rasmussen'in deyişi ile Libya'da kazanan NATO oldu. Eğer Türkiye; NATO içinde oraya müdahil olmasa idi; bugün bu ülke tamamen Fransa'nın etkisine girmiş olacaktı. Oradaki petrol işi de inşaat sektörü de Fransa'nın eline düşecekti.

MISIR MESAJI
Başbakan Erdoğan'ın Arap ülkelerinde halka hitap etmesi; onların gönlünü kazanması buralardaki yöneticileri de rahatsız ediyor. Bu yüzden, bizim başbakanın Mısır üzerinden Gazze'ye gitmesine, hatta halka hitap etmesine bile izin verilmedi.
Başbakan Erdoğan'ın Mısır'da verdiği 'Laik yönetim oluşturun!' mesajı da bölge için tarihsel bir öneme sahip. Doğrusu ya; hiç beklemediğim bu çıkışı ile Sayın Erdoğan, çok önemli bir işaret vermiş oldu. Lakin; Libya'daki geçici yöntimin başkanı Abdülcelil, şeriat devletinden söz ediyor.
Bu anlamda da Başbakan Erdoğan'ın işi zor. Mısır'da şeriatçı Müslüman Kardeşler; daha şimdiden tepki verdiler.
Lakin; Türkiye lider ülke olacak ise; demokratik bir Arap dünyasını yaratacak mesajlara devam etmelidir.
Lakin; bu mesajlar çok tehlikeli olan mezhep çatışmalarını kışkırtacak öğeler taşımamalı. Yoksa; Türkiye kötü adam haline gelir; oraları değil kendi ülkemizi bile soruna iteriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder