3 Nisan 2011 Pazar

Boşandık, mutluyuz

“Evlendik mutluyuz” yazılı araba tamponlarının modası geçiyor galiba...
Yeni moda arabalar, nikâh salonunda değil, mahkeme kapısında bekliyor ve tamponunda “Boşandık, mutluyuz” yazıyor.
* * *
Türkiye İstatistik Kurumu’nun dün açıkladığı rakamlar, boşanma artış hızının, evlilik hızını geçtiğini ortaya koyuyor.
Yani evlenenden çok boşananımız var artık...
Oysa aynı İstatistik Kurumu, Türklerin yüzde 60’tan fazlasının kendini “mutlu“ hissettiğini, yüzde 70’ten fazlasının geleceğe “umutla“ baktığını açıklamamış mıydı?
Bu yüzdeleri doldurabilecek kadar mutluluk ve umut var mı buralarda hakikaten?
Diyebilirsiniz ki, “Onlar çoluk çocuğu dövdükçe haz alıp ferahlayan erkeklerdir”.
Yanılıyorsunuz.
Çünkü araştırmaya göre kadınlarda mutluluk oranı erkeklerden fazla...
Diyebilirsiniz ki, “Cahildir onlar; gözü açıldıkça anlar”.
Yanılıyorsunuz.
Araştırmaya göre eğitim düzeyi arttıkça mutluluk da artıyor.
Üniversite mezunları ilkokul mezunlarından daha mutlu...
Diyebilirsiniz ki “Bekârlık sultanlığı bu, evlensin de görsün mutluluğu...”
Yine yanılıyorsunuz.
Evliler, evli olmayanlara göre çok daha mutlu...
İstatistik Kurumu’nun saadet formülü tam şarkıdaki gibi:
“Evli, mutlu, çocuklu...”
* * *
Peki nasıl oluyor da bu toplum, bir yandan şiddetli geçimsizlik marazıyla doludizgin boşanırken, bir yandan da anketörlere “Değmeyin keyfime” diye hava basıyor?
Tahminlerimi sıralayacağım.
İlk akla gelen cevap şu:
Yalan söylüyordur. Ne idüğü belirsiz anketörün, cevapları gerekli makamlara ileteceğinden korkup “Neme lazım” demiş ve “Allah devletimize zeval vermesin, afiyetteyiz” cevabı vermiş olabilir.
Belki de mutluyu oynamak, kırık kalplerin ayakta kalma yöntemidir.
İkincisi:
Mutluluğu bilmiyordur.
Kant’ın dediği gibi “Mutluluk aklın değil, tahayyülün bir idealidir”. İş hayale geldi mi de biz sınır tanımayız.
Belki bizimkisi bir “kredi kartı mutluluğu”dur.
“Çok şükür bugün de ailecek alışveriş merkezine gidip vitrinlere bakabildik” yanılsamasıdır.
Üç:
Kanaatkârlığa değil, aldırmazlığa “mutluluk” diyor da olabiliriz.
Olup bitenler sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, yaşar gidersiniz aylak bir bahtiyarlıkla... Yoksa asgari bir haber izleyicisinin, mutluluk anketinden bu yüzdeyle çıkması hiç de kolay değildir.
* * *
Bir tahminim daha var:
O da ellere bakıp kulak memesi çekiştiren, tahtalara vurarak şükredenlerin kendini “mutlu” addetmesi...
“Filancanın kocası bıçaklamış karısını; bizim bey hiç kesici alet kullanmaz, sağolsun yumruktan şaşmaz” memnuniyeti bu...
Mutluluğumuzu, başkalarının mutsuzluğundan devşiren ve daha az acıyı “talih” zanneden bir toplumuz.
Belki de o yüzden ankette arttığı kadar, çoğalmıyor hakikatte mutluluğumuz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder