25 Nisan 2011 Pazartesi

Cami ile genelev

Cevaplandırılması gereken soru şu:
- Cami ile genelev bir arada ve iç içe olur mu?
Hemen "Olur mu öyle saçma şey" diye cevap vermeyin. Türkiye burası; burada her şey olur!
Yıllar önce Tercüman'ın Ankara Temsilciliğini yaptığım dönemde, gazetenin altında bir bar vardı. İçeride kadın pazarlaması yapılıyordu. Barın sahibi, mekânı yabancı kadınlarla doldurmuştu.
Gelen müşteriler fuhuş amacıyla pazarlık yapıyor, anlaştıkları kadını alıp götürüyorlardı.
Bir gün bar el değiştirdi...
Mekânın yeni sahibi, dualar eşliğinde kurban kesti. Hayvanın kanı da barın kapısındaki şarkıcı kadının afişinin alnına sürüldü. O afiş, orada ve o şekilde günlerce kaldı. İlginçtir, barı devir alıp dualar eşliğinde kurban keserek "Bismillah" diyen kişi de aynı işi yapmaya devam etti.
Kurban keserek işe "Besmele" ile başladı, alkollü içki ve kadın sattı!

***

Türkiye'nin Güneydoğusunda da bir süredir garip işler oluyor. Bazı gruplar, "sivil itaatsizlik" adı altında camilere girmiyorlar. Sokaklarda namaz kılıyorlar. Bu arada, Abdullah Öcalan ve Kandil Dağı'na selam gönderiyorlar. Yine bazı imamlar, PKK'nın talimatları doğrultusunda vaazlar veriyorlar.
PKK'nın nasıl bir örgüt olduğu da herkesçe malum...
Başlangıçta Marksist-Leninist bir örgüt olarak eylemlere başladı. Uzun süredir de bu görüşler doğrultusunda propaganda yaptı.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kıblesini kaybetti, bocaladı. Yeni kıbleler aradı, bu süreç içinde batılı ülkelere sırtını dayadı. Buna rağmen, Marksizm ve Leninizm'den kırıntıları halen bünyesinde taşıyor.
Sözün kısası, bu örgüt "din afyondur" diyen bir görüşün temsilcisi olarak ortaya çıktı!
İlk günden bu yana ne dini, ne de ahlaki bir ölçüsü olmadı. Gırtlağına kadar uyuşturucu ticaretinin içine girdi. İnsan ticareti ve kaçakçılığı işinden büyük paralar kazandı. ABD de bu yüzden geçtiğimiz günlerde Kandil'deki üst düzey PKK yöneticilerini "Uluslararası uyuşturucu kaçakçısı" ilan edip tescilledi.
Şimdi, garip bir görüntü ile karşı karşıyayız...
PKK uyuşturucu kaçakçılığı işine devam edip, insanları zehirliyor. Sonra da suret-i haktan görünüp halkın dini duygularını istismar ediyor. Oradan talimat alan bir takım insanlar da halkın karşısına çıkıp din adına ahkâm kesiyor.
Yazının başında durup dururken "Burası Türkiye, burada her şey olur" demedim!
***

Zehir trafiğini yönlendiren PKK'nın uyguladığı tarifeler bile belli...
Akaryakıt kaçakçılığında her katırdan 3 dolar alınıyor. Bir katır şeker için 5, çay ve sigara için de 7 dolar tarife belirlenmiş.
Uyuşturucuda ise, alınan haraç bir anda yükseliyor. Baz morfin ve ham uyuşturucudan kilo başına 25 dolar, insan kaçakçılığında da kelle başına 5 dolar toplanıyor. İşlenmiş uyuşturucuda ise, kilo başı tarife bir anda 65 dolara çıkıyor.
Tabii, bu arada PKK örgüt olarak da Türkiye'ye ve diğer bazı ülkelere büyük miktarlarda uyuşturucu madde sokuyor.
Örgüt, yıllardır "zehir ticareti" yapıyor!
Bu örgütün siyasi kanadı ise, seçimlere bağımsız adaylarla giriyor. Bu defa, seçim öncesi "İslamcı" adı verilen bazı isimleri de yanlarına aldılar. Etnik siyaset alanını daha da genişlettiler. Propaganda stratejilerini, tamamen nefret, düşmanlık, kan ve gözyaşı üzerine inşa ettiler.
Durum bu olunca, yazının başında verdiğim bar örneğinde olduğu gibi, altı minare, üstü şişhane garip bir tablo ortaya çıktı.
Artık, kendisine "İslamcı" adını veren bazı isimler, uyuşturucu tacirleri ile kol kola geziyorlar. Hem din adına ahkâm kesip, hem de bu toplumun arasına nifak tohumları ekiyorlar. Daha düne kadar kendilerini "afyon yutmuş insanlara" benzetenler tarafından da el üstünde tutuluyorlar.
Burası Türkiye...
Baksanıza burada "olmaz" denilenlerin tamamı oluyor. Üstelik kimse tarafından da yadırganmıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder