3 Nisan 2011 Pazar

Fethullah Gülen Hareketi ve şeffaflık

Kayseri’de akşam yemeğini Gülen Hareketi’ne gönül vermiş bir grup işadamıyla yedik.
“Her şeyi sorabilirsiniz” dediler, biz de sorduk, önemli bir kısmının cevabını aldık.

“Gizli ajanda” iddialarına cevabı “Türkiye’ye yönelik bir amacımız olsa, enerjimizin çoğunu niye yoksul ülkelere harcayalım. Pakistan’tan Kongo’ya kadar bir coğrafyaya hizmet götürme çabasındayız” oldu.

Şeffaflık da gündeme geldi.

Kayseri örgütlenmesini anlattılar.

Masada 15 işadamı vardı, bunlar Hareket’in Kayseri’deki ‘Mütevelli Heyeti’ni oluşturuyor.

Ancak, bunun üzerindeki yapıyı öğrenemedim.

Anladığım kadarıyla, iller üzerinde merkezi veya bölgesel bir yönetim var.

Her şey İstanbul’a bağlı izlenimi aldım.

Kayseri’ye Pakistan ve Nijerya sorumluluğunu veren de, üniversite ve ilköğretim ve lise kurulması görevini veren de bu yapı.

Tüm kurumlar kar esasına dayalı ve elde edilen gelir, yeni eğitim kurumları veya yurtdışı yardımları için kullanılıyor.

Hareket kendini biraz daha fazla anlatma çabasında ama daha açık olmaları haklarındaki soru işaretlerini azaltacaktır.



Kılıçdaroğlu’nun bankacı seçimi!

Ergenekon Davası’nda belli merkezlerin özel önem verdiği, kolladığı isimler var.

Mesela Tuncay Özkan bu kategoriye girmiyor ama Mehmet Haberal giriyor.

Bülent Ecevit’i ‘tedavi edemeyen’ hastanenin sahibi olarak adını duyurdu Haberal.

Bir grup generalin Çankaya’daki bir resepsiyonda Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin’e “Ecevit emekli olmalı, yerine Özkan gelmeli” açıklamasının ardından düğmeye basılmıştı.

Rodos Adası’ndaki tatiller, Frankfurt’taki matbaa açılışındaki görüşmelerden sonra Ecevit’in tasfiyesi gündeme gelinmişti.

Bugünlerde İbrahim Tatlıses’in tedavi gördüğü hastane, hastasının sağlık durumuyla ilgili tüm medyayı bilgilendiriyor. O dönemde Haberal’ın hastanesi sadece bir grup medyanın, bir grup güvenilir habercisi ve yazarını özel biçimde bilgilendirirdi.

Ecevit için “Pis, yıkanmıyor, tırnakları 5 santim, bisküvitle besleniyor” manşetleri çıkardı.

Aslında Ergenekonvari bir şey varsa, tam da buydu çünkü seçimle işbaşına gelmiş hükümete karşı bir komplo girişimi sözkonusuydu. O zaman siyaset zayıf, asker ve medya güçlü olduğu için bu olayın üzerine gidilemedi.

Bu medyanın “Ergenekon yok” çırpınmasının ardında o günlerde başlayan bu ilişkilerin etkisi büyük elbette.

Bir kısım gazetecinin yazmasıyla kaldı bu olay.

Sonra Ergenekon soruşturması ve Haberal’ın tutuklanmasıyla aynı medyada “Koskoca profesöre bu yapılır mı? Organ nakli yapan adam hapiste” yayınları yapıldı.

Ya eski ilişkilerin hatırına ya da devam etmekte olan ilişkiler adınaydı.

Sonunda Mehmet Haberal için formül bulundu, CHP’den aday olacak.

Kemal Kılıçdaroğlu belki hala bilmiyordur ama böyle olacağı kesin.

İşin garabeti burada...

İş Bankası’ndan “Ergenekon’un avukatıyım” diyen Deniz Baykal’ın adamları tasfiye ediliyor yerine Haberal’ın tutukluluğuyla ilgili tazminat kararı veren yargıç atanıyor.

Bu tabloya bakıp Ergenekon’un finans ve medya ayağının aydınlatılamadığını düşünen var mı hala acaba?



Sonucu belli yarış

Sandık yarışı şampiyonu belli lig gibi aslında.Şampiyonlar Ligi’ne gidecek takım belli, UEFA’ya kalacak takım belli.

Sadece düşme hattında belirsizlik var.

Gözler MHP’de...

Son düzlükte bir hamle yapıp barajı aşacak mı, yoksa yüzde 8-9’larda mı kalacak?

Bu hem yeni anayasa tartışmasını hem de ‘Başkanlık Sistemi’ni yakından ilgilendiriyor. Haziran ayından sonra ‘Başkanlık Sistemi’ni tartışmaya açıp referanduma götüreceğini açıklaması, MHP’siz bir Meclisi ağırlıklı gördüğünün işareti.

Piyasada dolaşan anketler MHP’nin ciddi bir baraj sıkıntısı olduğunu gösteriyor.

CHP son iki ayda biraz daha yükselirse, Devlet Bahçeli ve arkadaşlarının işi çok zora girecek.

Çünkü CHP’nin çıkması için MHP’nin inmesi gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder