21 Temmuz 2010 Çarşamba

Evet’le hayır çantada keklik değil!

21 Temmuz 2010

Önümüzdeki 12 Eylül’de referandum var! Evet mi, hayır mı?..
Bu soru siyaset gündemine çoktan oturmuş durumda.
Erdoğan’la partisinin ‘yeminli düşmanları’ ve Ak Parti’yi bir an önce iktidardan uzaklaştırmak isteyenler hayır için çalışıyor.
Buna karşılık Erdoğan’la kurmayları da ‘evet’in kendi gelecekleri açısından ne denli yaşamsal olduğunun bilincinde olarak Anadolu yollarına çıkıyorlar.
Evet, hele farklı bir evet, bir yandan Kılıçdaroğlu’na ciddi bir darbe indirecek, öte yandan Erdoğan’ın genel seçimlerde elini güçlendirecek.
Bu nedenle önce 12 Eylül referandumu, sonra 2011 genel seçimleri, Erdoğan’ın ‘gelecek planlaması’nda iki yaşamsal duraktır.
Bu iki durak iyi geçilirse, Erdoğan’ın Çankaya yolu için düğmeye basacağı söylenebilir. Halk oyuyla beş yıllığına seçilecek cumhurbaşkanı ve başkanlık, yarı başkanlık gibi sistem değişikliği arayışları da bu çerçevede yer alıyor.
İşte, Erdoğan’ı iktidardan düşürmek ya da onun elini kolunu en azından bir koalisyon ortağıyla bağlamaktan yana olanlar, bu kez Erdoğan’ın Çankaya yolunu şimdiden kesmenin peşindeler.
Ve bu açıdan ilk aşama 12 Eylül.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu için olmak ya da olmamak diye de nitelenebilecek bir mücadele sürecine giriliyor.
Evet mi, hayır mı?
Her ikisi de çantada keklik değil.

Tabii bugünden kesin bir öngörüde bulunmak zor. Daha sağlıklı araştırmalar Ağustos ayı ortasından itibaren yapılabilecek.
Bunun için Tayyip Erdoğan’la Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘meydan performansları’nı beklemek lazım. Yapılacak yanlışlar bir anda seçmen tabanındaki havayı değiştirebilir çünkü...
Kamuoyu yoklamalarıyla haşır neşir bazı çevrelerden geçen hafta edindiğim izlenimlerde şu noktalar öne çıkıyor:
(1) Evetle hayırlar bugün için başabaş.
(2) Yine bugünün penceresinden bakıldığı zaman, 12 Eylül’de evetle hayır arasında büyük farklar beklemek gerçekçi değil.
(3) Evetle hayırlar arasında birinin lehine çıkabilecek beklenmedik açık ara bir fark, Ak Parti ya da CHP’nin karizmasına fena çizik atar.
Bir soru:
Muhalefet, başta CHP, 12 Eylül referandumunu Erdoğan’la partisine yönelik bir ‘güven oylaması’na mı dönüştürecek? Anayasa paketini bir yana bırakıp, Ak Parti’ye hayır propagandası için mi düğmeye basacak Kılıçdaroğlu?
Kimine göre böyle yapacak, başka çaresi yok. Ya da nasıl başlarsa başlasın, referandum kendiliğinden böyle bir raya oturacak.
Fakat bazı uzmanlar farklı bakıyor ve “Ak Parti’ye hayır!” stratejisinin geri tepebileceğini düşünüyor.
Özetle diyorlar ki:
“Erdoğan’a hayır diye meydanlara çıkılırsa yanlış olur. Daha önceki seçimlerde Ak Parti’ye oy vermiş bazı seçmenler, bu referandumda Erdoğan’a bir uyarı olarak hayır oyu verme eğilimindeler. Eğer evetlerin ağır basması isteniyorsa, bu eğilimde olanların göz ardı edilmemesi gerekir. CHP eğer Erdoğan’a hayır diye meydanlara çıkarsa, bu kitle yeniden evete dönebilir.”
Seçim araştırmalarıyla ilgili odaklarda Ak Parti ve CHP’nin oy oranlarına ilişkin tahminlere gelince...
Bir uzman kişi şöyle dedi:
“AKP bir daha yüzde 40’ı geçemez. Ama bu arada pek yakın ihtimal olmasa da, yine tek başına iktidara gelebilir AKP. Bu bakımdan CHP ile MHP’nin oy oranları belirleyici olacak. Erdoğan ve partisinin sekiz yıllık iktidar yıpranmışlığı, ekonomik krizin yol açtığı işsizlik, Erdoğan’ın lider olarak kibirli hali ve belli çevrelerin özellikle altını çizmeye devam ettikleri ‘korku imparatorluğu’ söylemi, Ak Parti oylarını olumsuz etkiliyor. Ekonomik sorunlar, son krizin yol açtığı işsizlik seçmen tercihleri açısından fazlasıyla etkili...”
Bir CHP değerlendirmesine gelince: “2002’de, 2007’de Tayyip Erdoğan’ın oyu, partisinin oyundan daha fazlaydı. Bugün aynı durum CHP’de geçerli olmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nun oyu şu sıralar CHP’den daha fazla. Baykal’ın son döneminde yüzde 23,5 - yüzde 24 olan CHP oyları şimdi yüzde 30’un az üzerinde... Baykal’ın sahneden çekilişi ve Kılıçdaroğlu rüzgarı CHP oylarını arttırdı.”
Referandum ve seçimle ilgili değerlendirmelerini dinlediğim bir uzman kişi şöyle dedi:
“Erdoğan da, Kılıçdaroğlu da önümüzdeki süreçte ağızlarına çok fazla Kürt sözcüğünü, Ermeni sözcüğünü almayacaklar. Milliyetçilik bayrağı daha fazla sallanacak. Bu arada, Güneydoğu ve Kuzey Irak’ta askeri operasyonlar yoğunlaşabilecek. ‘Batıdaki oylar’ önem kazanıyor çünkü... Kürt sözcüğü, Kürt sorunu Erdoğan’ı da tedirgin ediyor. Demokratik açılımın Habur sonrası partisine oy kaybettirdiğini görünce frene bastı.”
Tatil öncesi siyaset notlarının üçüncüsü yarın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder