26 Temmuz 2010 Pazartesi

Sanıklar YAŞ'ta ödüllendirilecek mi?

Önümüzdeki hafta sonu toplanacak Yüksek Askeri Şura'nın önemi büyük. Çünkü tutuklu subayların terfi durumu tartışmalı.
Bu konuda Ankara kulisleri hareketli. Genelkurmay cuma günü yaptığı bilgilendirme toplantısında adı iddianamede geçen isimlerin görevleri başında olacağını 'yazılı olarak' açıklamıştı.
Ayrıca Cumhuriyet'e konuşan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül "Davaları devam ettiği için bu kişilerin terfisi mümkün değil. Ama emekli de edilmeyecekler. O rütbe de son bekleme yılı olsa dahi emekli edilmeyecekler" dedi.
Kulislere göre bu fikir Karargah'ın görüşü. Açıklamayı da bizzat bakana yaptırarak bir bakıma YAŞ'ta asıl otorite olan Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a rezerv koymuş oldular. Bir yandan da kamuoyu oluşturuyorlar.
Eğer Gönül'ün dediği gibi olursa etkisi yıllar sürecek bir sıkıntı başlıyor. Çünkü sanıkları kurtarmak için yapılan bu hamle sistemi altüst edecek.
Normalde sanık olmasalar süresi dolduğu için emekli edilecek isimler bile bir yıl daha bekleyecekler. Bunun anlamı şu: Sanıklar ödüllendirilmiş olacak.
Sanıkların süresi uzatılınca sınırlı olan general kadrosuna yükselme durumu olan subaylar kadrosuzluktan dolayı yükselemeyecek. Kadro şişmesinden bir kısmı ya bu YAŞ'ta ya da bir sonrakinde emekli edilmek durumunda kalacak.
Çoğu en az 1 yıl kaybettiği için ilerideki görevlerinde daha az kalacak. Bu silsile halinde gelecekteki Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay başkanlarını dahi etkileyecek.
Bir ayrıntı da şu; askerlikte yaş sınırı 31 yıl. Faili meçhuller davasından tutuklu Cemal Temizöz'de 1979'da Harp Okulu'ndan mezun oldu. Bu yıl tüm devreleri emekli oluyor. Ama Temizöz sanık olduğu için emekli edilmeyecek. Bu ödül değilse nedir? Aynı şey Dursun Çiçek için de geçerli!
Oysa hem TSK Personel Kanunu hem de Subay Sicil Yönetmeliği 82. maddesi açık.
Haklarında 5 yılı aşan ceza ile iddianame düzenlenen kişiler TSK personeli ise Savunma, jandarma personel ise içişleri bakanı tarafından açığa alınabilir.
Ama buradaki ifade nedense bugüne kadar hep 'alınmayabilir' şeklinde yorumlandı. Tek istisnası emniyette oldu.
Açığa alma yetkisi olan iki bakan bu yetkilerini kullanmıyor. Boş bırakılan alanı da asker 'kendine uygun yöntemlerle' dolduruyor.
Ne demek gün ola harman ola?
Referandum yaklaştıkça siyasette üslubun sertleşeceğini tahmin ediyorduk ama muhalefetin bu kavgaya medyayı da katacağını düşünememiştik.
CHP grup yönetimi, TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyerek TRT hakkında suç duyurusunda bulunduklarını anlattılar.
CHP yönetiminin TRT'yle ve bence son dönemdeki en başarılı TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'le arasının limoni olduğu malum. Bu yüzden çok da sürpriz değildi bu toplantı.
Fakat baktık ki aralarında benim de adımın olduğu birtakım gazetecilere hakarete varan ifadeler kullanılıyor. Üstelik de Meclis çatısı altında 'Gün ola harman ola...' denilerek de aba altından sopa gösteriliyor.
Gerçi İsa Gök, bizim gazetenin logosu ile Türk Lirası üzerindeki ay yıldız arasında dahiyane bir bağ kurmuş ve bunu da soru önergesi yapmıştı. O zaman da tebessüm edip geçmiştik.
Peki şimdi ne yapmışız? TRT'de yayınlanan Medya Müfettişi programının 17 Temmuz'daki yayınına katılmışım. Referandum konusunda görüş bildirmişim. CHP yöneticileri de 'hükümet borazanlığı' yaptığım iddiasıyla TRT hakkında, Ali Rıza Köktürk imzalı bir suç duyurusu yapmış.
Katıldığı TV programlarındaki agresifliğini 'reyting kaygısı'na bağladığım Mersin Milletvekili İsa Gök'ü aradım. Sorum basitti: "Yayını izlediniz mi?"
Cevabı enteresandı: "İzlendi." Tekrar 'Siz izlediniz mi' diye sordum. Maalesef kendisi izlememişti.
İzlemediği bir program ve yorumcusu hakkında 'Gün ola harman ola' diyerek en basit tabirle tehdit eden Sayın Gök, telefonda daha da ileri giderek "Böyle yorumlar yaparsanız sonuçlarına da katlanırsınız" dedi.
Buradan soruyorum: Ne yaparsınız Sayın Gök? Hasbelkader iktidar ortağı filan olsanız bizi hapse mi attıracaksınız, başka bir şey mi yapacaksınız?
Katıldığım programı tekrar izledim. Hazırlanan paketin yetmeyeceğini, eksiklerinin olduğunu ama darbe anayasasından kurtulmak için de bir fırsat olduğunu söylemişim. Kaldı ki bunu defalarca yazdım.
Fakat ne hikmetse ertesi gün Cumhuriyet'te Fırat Kozok imzası ile çıkan haberde, 'referandumda evet çıkması gerektiğini üstüne basa basa anlattığım' söyleniyordu. Bir saatlik yayında 10 dakika konuştuğumuz referandumla ilgili bu tespit (!) enteresandı.
Asıl enteresanlık ise şu: Cumhuriyet'in haberindeki ifade, kelimesi kelimesine CHP'nin suç duyurusunda vardı. Acaba İsa Gök 'Arkadaşlar izledi' derken bu programları CHP adına izleyen gazetecileri ya da TRT'de konuşlu sendikayı mı kastediyordu?
Bu kadar önemli gündemler arasında böyle bir konuyu yazmak zorunda kalmak bile son derece rahatsız edici.
Fakat kendisi hukukçu olan, isminde sol olan bir partinin vekili hem de Meclis çatısı altında basın toplantısı düzenleyip yorumlarını beğenmediği gazetecilere 'Gün ola harman ola' diyor.
İzlemediği programla ilgili yorum sahibi gazeteciye 'Sonuçlarına katlanırsınız' diyor.
Sahi. Ne yaparsınız Sayın Gök?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder