15 Mayıs 2011 Pazar

AK Parti, MHP, PKK

12 PKK'lının öldürülmesi tansiyonu daha da yükseltirken MHP'nin Meclis'e girmesini kritik hale getiriyor.

Diyarbakır’da BDP destekli adayların tanıtımı için on binlerce kişinin katılımıyla İstasyon Meydanı’nda yapılan toplantının ardından Genelkurmay’ın internet sitesinde bir açıklama yapıldı.
Şırnak’ın Uludere ilçesi civarında Irak’tan Türkiye’ye geçmek isteyen bir grup PKK militanıyla güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda 12 PKK’lı öldürülmüştü. PKK’nın yayın organı Fırat Haber Ajansı’nda yer alan bilgilerle birleştirildiğinde çatışmaların 12 Mayıs’ta başladığı ve dün sabah sonuçlandığı, Türk özel kuvvetlerinin Irak topraklarında takip harekâtı başlattığı anlaşılıyordu. Genelkurmay’ın açıklamasında uçaksavar topu, roketatar gibi silahların çatışma sonrasında ele geçirildiği bilgisine bakarak baskına uğrayan PKK’lıların ciddi bir baskın hazırlığı içinde olduğunu düşünmek de mümkün.

ABD’yle PKK üzerinden tartışma
Bu gelişmelerin öncesinde, El Kaide lideri Usame bin Ladin’in ABD komandolarınca Pakistan’da öldürülmesinin ardından yaşanan tartışmalar vardı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Türkiye’nin PKK konusunda istediği yardımı alamadığını söyleyince, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone “Biz de etmiyorsak kim ediyor?” diye sitem etmiş ve ABD’nin casus uçak ve uydular yoluyla sağladığı istihbaratın maliyetinin de yılda 400 milyon doları bulduğunu açıklamıştı.

İsrail’e ikinci Mavi Marmara seferi
Perde gerisinde İsrail’e ikinci Mavi Marmara seferi üzerine Amerikan Kongresi’yle başlayan gerilimin de bulunduğu bu tartışmanın ardından Türkiye’de eylem hazırlığı içinde bulunduğu anlaşılan bir PKK’lı gruba tam sınırı geçerken vurulması dikkat çekiyor.
Bu PKK’lı grubun ses getirecek, kan dökülecek bir eylem için hazırlık içinde bulunduğunu söylemek de temelsiz sayılmaz. PKK’nın İmralı’daki lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı son görüşmede “Bu yaz çok önemlidir. 18 yıldır frenliyordum, deyim yerindeyse savaşı soğutuyordum” diyordu. Takip cümlesiyse aynen şuydu: “ABD’yi uyarıyorum. ABD de bilsin ki devir değişti, Kürtler eski Kürtler değildir, ben de Şeyh Sait değilim.” Öcalan daha sonra 15 Haziran’da, yani 12 Haziran seçimlerinden hemen sonra “anlaşma olmazsa” hükümeti iç savaşla tehdit ediyor, bir yandan da İmralı’da hükümetin adamlarıyla önemli ve ciddi görüşmeler yaptığını söylüyordu. Şırnak’ın geri planında bu tür gelişmeler vardı.

PKK’yla anlaşma işareti yok
Başbakan Tayyip Erdoğan, Arap dünyasında, en son Suriye’yi de içine alan altüst oluşun Türkiye’nin ilişkilerini ne kadar etkilediğinin farkında. Kürt sorunu da, ondan ayrı ve birlikte olarak PKK sorunu da Türkiye’nin aşması gereken sorunlar listesinde ilk sırada yerini koruyor. PKK ile aynı tabanı paylaşan BDP’nin seçim sürecinde artık Türkiye gündemiyle bağını kopardığı, kendi dünyasına kapandığı görülüyor.
Ortada 15 Haziran’da PKK ile anlaşmaya varılacağı yolunda bir işaret yok. Erdoğan ve AK Parti hükümeti (yeni açıklanan CHP programından Kemal Kılıçdaroğlu’nun da aynı zeminde olduğu görüldü) Kürt sorununu genel demokratikleşme ve anayasal reform sürecinde algılıyor; doğrusu da bu. Ama bu formülün PKK ve aynı tabanı paylaşan kuruluşlar açısından kabul görüp görmeyeceği bilinmiyor.
Hal böyle iken AK Parti, MHP’nin yüzde 10 barajının altında kalması için kurulduğu apaçık belli olan komplolardan rahatsız olmak bir yana, tadını çıkarıyormuş izlenimi veriyor.
Belki de 12 Haziran’ın başkanlık sistemiyle sonuçlanacak terzi işi bir anayasa ile sonuçlanması hedefi, AK Parti’nin Kürt milliyetçiliğinin temsil edilip, Türk milliyetçiliğinin temsil edilmediği bir Meclis’in ne kadar tehlikeli bir reçete olduğunu görmekten alıkoyuyor. Ama asıl tehlike budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder