15 Mayıs 2011 Pazar

Barajın altına inerse yuh olsun


Adını sormayın, gerek yok Liberal arkadaş açık açık yazıyor:

*  ”Çok açık söylüyorum, yeni bir anayasa yapabilmemiz için MHP’nin bu dönem parlâmentoya girmemesini arzulayanlardanım.”
Devam ediyor:
* “Katılımcı demokrasi ve çoğulculuk,  ’Herkesler olsun’ yalınlığı ile” algılanamaz“
Hızını alamıyor. Bu defa tam gaz.
* MHP’nin Meclis’e girememesi, ”Türk demokrasisine zaman kazandıracaktır.“
O da yetmiyor ve altın vuruş
geliyor:
* ”MHP gibi partiler artık gereksizdir...”
Altın vuruş, kendi yaptığı tek kişilik anketle tamamlanıyor:
n “MHP gibi partiler artık çok marjinal kesimler dışında talep görmüyor.”
Köşe yazarı, bu sözleri, “en demokrat” olduğunu iddia eden gazetede yazıyor.

***

BİR
Marjinal dediği parti, şu an Mecliste yüzde 14 oyla temsil ediliyor.
İKİ
Öyle bir “anayasa” istiyor ki; sadece “kendi zihniyetini” temsil etsin, sadece “kendi zihniyeti” temsil edilsin.
Yani “tek seçici” kendisi olsun.
ÜÇ
Öyle bir “demokrasi” anlayışı ki, ülkede hangi partiye ihtiyaç var, hangisine yok, o karar verecek.
DÖRT
”Hızlandırılmış” bir anayasa istiyor.
Öyle “hızlandırılmış” bir anayasa ki; “Kürt” aidiyeti altında siyasi mücadele yapanlar bu sürece katılacak; Ama “Türk” aidiyeti altında siyaset yapanlar, boynu bükük seyredecek.
***
“En demokrat arkadaş” sana sesleniyorum: Yahu bunca eziyete, zaman kaybına, tartışmaya ne
lüzum...
Sen yazıver arkadaş şu anayasayı; 30-40 bin satan kitle gazetende yayınla; AK Parti de kabul etsin, olsun bitsin.
Başkalarını boşu boşuna zahmete sokma...
Nasılsa, top senin elinde; “sen” biliyorsun; takıma kim girsin, kim girmesin “sen” karar veriyorsun; takımı sen kuruyorsun.
Başkalarına, senin deyiminle “ahaliye” ne lüzum var Allah
aşkına...
***
“Liberal” aydınımızın bindiği trenin terminali burasıdır.
Hadi hepiniz aşağıya...
***
Son söz de benden.
Hiç sanmıyorum ama; bu ülkede “Türk milliyetçisi” adı altında dolaşan insanlar eğer MHP’yi baraj altında bırakırlarsa, onlara da şimdiden yuh olsun...

+++

Demir’den
bir Ali...
Cumhurbaşkanı Gül’ün ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir ile ilgili:
“Dere geçilirken at değiştirilmez” sözleri türlü çeşitli yorumlandı.
Utku Çakırözer Cumhuriyet’teki sütununda Gül’ün sözlerini:
“Bu sözler Ali Demir’e - istifa etme- mesajıdır”  şeklinde yorumluyor.
Gül’ün sözleri bir başka anlam daha içeriyor. O da şu...
“ÖSYM Başkanı biz istemediğimiz için istifa etmiyor onun istifa zamanını da biz tayin ederiz.”
ÖSYM Başkanı’nın özerkliği de hikâye anlayacağınız gibi..
Melih Aşık / Milliyet

+++

GÜNÜN SÖZÜBenden tüyo... Püskevit markalı bisküvi imal edilirse, sanırım satış rekoru kırar ve bütün bisküvilerin toplam satışını geçer.
Niyazi Cirit / Isparta

+++

GÜNÜN SÖZÜSoru: Başbakan Erdoğan’ın kalabalıklar önünde yaptığı konuşmalar nasıl analiz
edilebilir?
Yanıt: Bilinçsiz vatandaş için eğlence, bilinçli vatandaş için işkence...
Haldun Ertem

+++

SİZDEN GELENLER

Eski dünya dümeni

Türkiye’de sekiz yıl önce  dört olan dolar milyarderi sayısı şu anda otuzsekiz olmuş. Sevindirici bir haber olabilirdi.....eğer....Türkiye, aynı zamanda, dünyada gelir dağılımının en kötü  olduğu ikinci ülke olmasa idi. Yarışta ! birinci olan ülkeyi merak edenler için söyleyelim, Meksika.
Bu durum şu anda dünyada her ülkede kabul ettirilmeye çalışılan ekonomik sistemin bir sonucu. Liberal ekonomi ya da serbest piyasa ekonomisi denen sistem çok ilginç. İsminden anlaşılacağı üzere her şey serbest.
Çok uluslu dev şirketlerin gelişmemiş ülkelere destursuz girmeleri serbest.
Gelişmemiş ülkelerin teknolojileri ile rekabet edemedikleri gelişmiş ülkelerde mal satmaları ! serbest.
Gelişmemiş ülkelerin bütün varlıklarını yabancılara satmaları, kamuya ait her şeyin özelleştirilmesi serbest.
Gelişmemiş ülke vatandaşlarının da ,örneğin Somalililerin , gelişmiş ülkelerde, örneğin ABD; Manhattan’da, gayri menkul almaları serbest.
Bütün kamu bankalarının yabancılara satılması serbest.
Ülkenin haberleşme sisteminin tamamen yabancılara satılması bile serbest.
Özelleştirilen kurumlarda çalışan on binlerce insanın işsiz kalması serbest. 
Bütün çalışan kesimin, hiçbir güvence olmadan, çalışma saatleri kısıtlanmadan çalıştırılmaları serbest.
Otoyolların, demiryollarının, akarsuların yabancılara satılmaları serbest.
Satılan akarsuyun yerli halka parasız kullandırılmaması serbest. Borç batağına batırılan bir türlü gelişmemiş ülkelerin sınır bölgesi topraklarını bile yayılmacılıkları ile ünlü ülkelere satmaları serbest. Size tehdit oluşturmayan komşu ülkelere karşı, baskı ile, olmayan paranızı harcayarak füze kalkanları alıp sınırlarınıza pırasa gibi dizmeniz serbest.
Büyük petrol şirketlerinin gelişmemiş ülkelerde baskı ile o ülkede çıkarılacak petrolün %98.5’ini çıkaracak şirketlere vermesini sağlayacak Petrol Kanunları çıkartmaları serbest. Bu sonuncusu Türkiye’mizde denenmiş ve aynen bu şekilde çıkarılmak istenen Petro Kanunu zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuna takılmıştı..
............................
Serbest piyasa ekonomisinin fon müziğini oluşturduğu “yeni dünya düzeni”,  bildiğimiz  eski dünya dümeni. 
Duygu Yelbaşı

+++

Bir deyiverin; Anayasa’nın nesi değişecek
Kimseyle istişare etmeden, başka parti ve kurumlarla diyaloga girmeden, “Ben yaptım, oldu” yöntemiyle gidilen Anayasa değişikliği AKP’yi kesmemiş olacak ki bu kez “Seçimden sonra yeni Anayasa” muhabbeti başladı.
Hiç düşündünüz mü, bir parti, iktidar partisi, seçime gidiyor, yeni bir Anayasa vaad ediyor ahaliye, ama yeni Anayasanın ne olacağı, hangi maddelerin değiştirileceği, hangi maddelerin eleneceği gibi esas, temel konularda tek kelime yok!
Niye mi,  çünkü yeni anayasanın nasıl oluşturulacağı halka apaçık söylenirse o kötü niyet, o meşum hedef ortaya çıkacak ve AKP halktan iyi bir tokat yiyecek, o zaman şimdilik sus, çoğunluğu ele geçirince gündem değiştirecek konu veya konuları o aşağılık yandaş medya aracılığyla halka pompalar, zaten epeyce bir bölümü unutkan, balık hafızalı olan halkın kafasını karıştırır, o menhus amacına ulaşırsın!
Ne mi o, basit: üniter yapıyı bozmak, federal bir yapıya geçerek Türk-Kürt federasyonu adı altında bağımsız bir Kürdistan hayalinin temelini atmak, başkenti İstanbul’a taşımak, gerekirse bayrağı değiştirmek, kısacası Batı’nın 1000 yıllık hayalini gerçekleştirmek, yani Türkiye Cumhuriyeti’ni bitirmek.
Bu kadarı da olmaz demeyin, bakın ben demiyorum, AKP’nin en ağır toplarından Bülent Arınç diyor: “Bizimkiler kadını ve parayı çok sever!”
Anlayın!
Farklı düşünen varsa tekrar düşünsün, “Bizi seçerseniz sizin ilçeye şunu şunu yapacağız” a kadar ayrıntıya giren bir AKP neden yapmayı düşündüğü “yeni Anayasa” nın içeriği ile ilgili TEK kelime söylemez.
Cevdet Uygun

+++

Mersin 68’liler ormanından bir avuç toprakMersin’de bizim 68 kuşağından arkadaşlarla diktiğimiz 68’liler Ormanında geçen bir haber düştü önüme. Ormanın adı bile başka şimdi, biraz da şaşkınlıkla okudum haberi. Barış ve Kardeşlik Ormanı olmuş. Benim hatırladığıma göre, ormanın adı “68’liler Ormanı” ydı, tam bağımsızlık mücadelesinde toprağa düşen arkadaşlarımızın ve hepimizin adını yaşatacaktı. 68’lilerin, Mustafa Kemal’in “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz” ifadesindeki gibi başlayan bir yeminleri vardı, şöyle devam ederdi. “.... Ve bizi geri bırakmak isteyen feodalizme karşı, sayımızın azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan, bıkmadan, yorulmadan savaşacağıma and içerim!” ...  Bu yazıyı kaleme aldığım gün(12.5.2011) ODTÜ’nün 68’lilerinden Halil Çelimli hayata gözlerini yumdu.  Çelimli, Taylan Özgür ile birlikte Amerikan büyükelçisi Vietnam kasabı Komer’in arabasını ODTÜ rektörlüğü önünde yakanlardandı.  Mersin’e ilk gelişimde 68’liler Ormanından bir avuç toprak getirip Halil Çelimli’nin üzerine serpeceğim! 
Mahiye Morgül

+++

Deniz Feneri davasında rezaletAlmanya da hortumcular, tutuklanıp nerdeyse, çıkacaklar. Deniz Feneri’nin Türkiye ayağında hala ortada, ’İddianame’ yok! Ve Deniz fenerini araştıran savcılar, geceleri rahat uyuyabiliyorsa sormak gerekmez mi: Türkiye’de, hukuk ve de hukukçu var mı?
M. Salih Özbey

+++

Akıl, bilim, İslam...Atatürk “Benim mirasım akıl ve bilimdir” derken, şimdi bu değerlerden rahatsızlık duyanlar, akıl ve bilimin karşısında inanç siyasetini getirip koydular. Hukuk ve yasa düşüncesi, akılcı değilse, kurumsal yapılar, çağdaş bilimi ve bilimsel düşünceyi desteklemez. 75 milyon Türkiye’de 1600 civarında kütüphane var, 82 milyonluk Almanya’da 16 binden fazla kütüphanenin olması, sadece Almanya ile aramızdaki uçurumun biz hala farkında değiliz. Herkes kendi imtiyazlılıklarını düşünüyor, toplumun çağdaş kültürle buluşması  önemli değil. Şimdi Türkiye’de yaşanan tıkanma, İslam’ın uygarlık kurumu olan “BİLİM” in öncülüğünü yok saymaktır.
Prof. Dr. Levent Seçer

+++

Kapitalizm ‘devrim’i yeniden tanımlıyorKapitalizmin rasyonelleşmesi ve akılcı bir us kazanma evresine geçişi (!) akabinde, karşısındaki en büyük engel; “Doğu’nun ortaklaşmacı ve kolektif yapılanmaları” idi. Ulus devlet,  bu noktada önemli bir hamleydi. Coğrafyamızda ulus devletlerin yapılanması akabinde, fırsat bu fırsat diyerek, ezelden beri var olan bütünlüğü parçalama operasyonu başlatanlar için ulus devlet modeli; kendi dönemi içinde; emperyalizmin öngördüğü bir model haline dönüştü.. Çünkü, tek tek, küçük parçalar halinde yutulması kolay bir “doğu” ortaya çıktı...
Bütünlük parçalandı...
Ve şimdi yeniden birleştirilmeye çalışılıyor. Çünkü bunun adı “globalizm” dir. Küreselleşme çerçevesinde bölgedeki üniter yapılar eritiliyor. Bu noktada en önemli örnekler “Kuzey Afrika’da vuk’u bulan değişimlerdir. Kapitalizm, liberalizmin özgürlükçü şemsiyesi altında korunurken, asimile ettiği kavramların içini yeniden dolduruyor. Mesela ” devrim. Devrim, doğu tarihinde daimen; servet ve iktidar sahipleri karşısında hayata geçer. Bugün ise, diktatör saplantısı haline dönüşmüştür. Diktatörü devir, demokratik faşizm ya da kapitalizm ile yönet... Soros, kurdurduğu vakıf, stk ve üst yapılar ile; açık topluma geçiş sürecinde, bu kavramları hedef almıştır. Yeni Dünya’nın elitleri, üst yapısı ki Amerikan Merkez bankasının sahipleri tarafından oluşturulan bölgesel projenin işlerliği adına, sağın, solun ve İslamcının aynı sözde birleştiğini görüyoruz... ABD ile çelişmeyen, sermaye ile çelişmeyen; sermayeye hizmet eden bir anlayışın; doğu’ya ait olmadığını söylemek güç değildir. Hele ki İslam hiç değildir... Bu anlamda, müslümanım diyenleri uyanık olmaya; örümcek ağına takılmamak için akıllarını sürekli işler halde tutmaya ve Ankebut’lara prim vermemeye davet ederim...
Eren Erdem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder