26 Mayıs 2011 Perşembe

Ya özerklik ya iç savaş!

Ahmet Altan'ın yazdıkları günün sonunda bir görüş ama yine de kanımı dondurdu.

Diyor ki: "Kürtler'in hepsi özerk Kürdistan istiyor. Eğer karşı çıkılırsa iç savaş çıkar."

Bu ifade PKK-BDP ekseninde, sınırları düşünce düzeyinde çizilen "Kürdistan isteğinin" meşrulaştırılmasından başka bir şey değil.

12 Haziran'da seçim var. 13 Haziran'dan sonra da yeni anayasa yapma fırsatı. Dünkü tribünlere oynayan bombalama dahil olmak üzere PKK-BDP ikilisi eylem ve dil düzeyinde "Ya özerklik ya iç savaş" düşüncesini yayarak "özerklik" maddesini anayasaya koydurmak üzere aşılama yapıyor.

Aşılamanın asıl nedeni "gri alanlar var" tezini savunanların önünü kesmek, kamuoyunu " ya o ya bu" baskısına sokup isteklerini kabul ettirmek.

Oysa hâlâ özerklik ve iç savaş arasında gidilecek çok sayıda gri alan var. Örneğin seçim barajının indirilmesi ve ana dilde eğitimin bir modelde sistemimize eklemlenmesi.

Ama Altan PKK-BDP propagandasına yenilerek "gri" alanları görmezden geliyor.

Düşüncesini de "Kürtler'in hepsi Kürdistan istiyor" varsayımına dayandırıyor.

Altan'ın mantığına göre Kürtler de Türkler gibi "sınıfsız, kaynaşmış bir kitle." İçlerinde de hiç farklı düşünen yok.

Oysa öyle olmadığını, Kürtler'in "kurtarılmış bölge dediği yerlerde" bile başka partilere değişik oranlarda oylar çıktığını biliyoruz.

Sadece BDP'ye verilen oyları "Kürt" sayarsak PKK-BDP dayatmasını kabul etmeyen Kürtler'e haksızlık etmiş olmaz mıyız? Bal gibi oluruz.

Altan'ın mantığıyla bakarsak AK Parti'nin üç seçimdir baskın olduğu illerde, AK Parti'ye oy vermeyenleri dışlayan bir muhafazakâr-demokrat eyaletler zinciri, CHP'nin çok oy aldığı denize kıyısı olan Akdeniz-Ege illerinden de "sosyal-demokrat" bir eyaletler zinciri çıkarmak daha doğru olmaz mı?

Örneğin İzmir halkı da şimdiden "Özerk bir İzmir" için hazır! Ne dersiniz yeni anayasaya onları da kıyısından köşesinden koyalım mı?

İşin özü... Kürtler daha fazla demokrasi ve özgürlük istiyorlarsa onlara yapacağımız en büyük iyilik Türkler'le kurulan "tehdit ve şantaj" ilişkisinin yanlış olduğunu sürekli yazmak, onları bu isteklerini artık 2011'in ruhunu yansıtan ikna araçları ile gerçekleştirmeleri konusunda ikna etmektir.

1950'leri bırakalım, daha dünün propaganda ruhuyla; silahıyla, bombasıyla ikna çabası kesinlikle geri teper.

Türkiye coğrafyasında yaşayan çoğunluk 1984'ten beri süren savaşa rağmen Kürtler'e karşı düşmanlık ve negatif duygular beslemiyor.

Beslese şimdiye kadar o iç savaş çıkardı. Türkler Kürtler'le süreç içerisinde zihinsel anlamda "diyaloğa" girdiler. Sindirmek için zamana gereksinimleri var. Süreç içinde ana dilde eğitim ve seçim barajı indirme konusu kesinlikle çözülecek gibi duruyor.

Ama iş "tehdit" boyutuna vardırılırsa "zihinsel diyalog" biter, pozitif duygular negatife dönmez ama savaşı silahla sürdürmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürülür. Silahlar bir otuz yıl daha susmaz.

Türkiye "gelişmekte olan ülke" sarmalında debelenir durur. Amaç bu mu? Birlikte debelenmek mi?

Çekirgelik

İnsanların yeni fikirlerden neden korktuklarını anlayamıyorum. Ben eskilerden korkuyorum. J. CAGE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder