11 Şubat 2011 Cuma

Batum yargılanmasın

Düşüncelerine çoğunlukla katılmam... Şahsını sevmem... Davranışlarını itici ve irrite edici bulurum.
Uzmanlığına da hiç saygım yok...
Şakır şakır anayasa ve “367” tartıştığımız dönemlerde öyle açıklamaları, öyle tuhaf çıkışları oldu ki, Başbakan’dan mülhem “Senin her tarafın anayasa hukukçusu olsa ne yazar” ifadesini rahatlıkla kullanabilirim.
Fakat, yargılanmasını istemem...
Süheyl Batum, 301’in kapsamına girdiği iddia edilen suçu askere karşı işlemedi.
Bize karşı işledi...
Halka ve halkın sağduyusuna hakaret etti.
Halkı, her türlü militer müdahaleye müstahak ve “darbe yapılabilir bir yan unsur” olarak gördü.
Hem kendisine bahşedilen “siyasetçi” etiketinin hakkını veremedi, hem de siyasal tercihlerimizle alay etti.
Zekâmızı küçümsedi.
Değer tercihlerimizi aşağıladı.
Siyasal çeşitliliği “laikliğimize ihanet” saydı.
Tüm bu arızi görünürlüğe karşı “üzerine düşen kutsal darbe görevini” yerine getirmeyen TSK’ya kırgınlığını dile getirmiş, “derin sitemlerini” sunmuş oldu... Hepsi bu.
Burada TSK’yı ilgilendiren bir durum yok...
TSK’nın alınganlık çıkarmasını gerektirecek bir durum da yok. Nitekim, TSK adına söz söyleme yetkisini kullananlar, “Bizi siyasi çekişmelerinize malzeme yapmayın” dışında, dişe dokunur bir tepki göstermediler... “312 general davası”nda olduğu gibi, ortalığı birbirine katmadılar. Suç duyurusu kuyruğuna girmediler... “Batum’un sözleri, TSK’nın manevi şahsiyetine hakarettir, kellesini istiyoruz” demediler.
Bilakis, söylenenleri, anlayışlı bir suskunlukla karşıladılar.
Başbakan Erdoğan, suç duyurusunda bulunmuş.
Zonguldak Cumhuriyet Başsavcısı da soruşturma başlatmış.
Top şimdi Adalet Bakanlığı’nda...
Bakan Sadullah Ergin “evet” derse, CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum yargılanacak.
Madem, suç bize karşı işlenmiştir; kendi şahsım adına yargılanmasına taraftar değilim...
Hatta, Adalet Bakanı çıksın desin ki, “Batum’un kaderi iki dudağım ara
sında ama ben yargılanmasına izin vermiyorum, onu kendisiyle ve halka karşı işlediği cürümle baş başa bırakıyorum...” Bundan daha büyük bir ceza olamaz.
Süheyl Batum’u kendisiyle ve işlediği cürümle baş başa bırakmak...
Belki o zaman salim bir muhasebe yapar.
Belki o zaman, parti olarak kaldırılmasına taraftar olmadıkları 301’in ne mene bir ceza maddesi olduğunu düşünür ve bu maddenin kurbanı olmuş Hrant Dink konusunda empati yapar.
Belki kurtarmaya çalıştığı “kerinçli kerinçsiz” bazı Silivri sakinleriyle arasına mesafe koyar.
Belki “Sazan” aşağılamasının derin pişmanlığını yaşar.
Belki referandum sürecinde takındığı “militer” edayı terk eder ve azıcık halka yaklaşır.
Bakan Ergin “evet” derse, Süheyl Batum da Hrant Dink’in geçtiği badireli yollardan geçecek. Belki “kıyıcı” bir muhakeme heyetiyle karşılaşmayacak, belki ilk celsede beraat edecek ama en azından bazı yolları tanımış olacak.
Bakarsınız, Silivri’dekileri mebus yapmak fikrinden vazgeçer.
Bir musibet bin nasihatten evladır...
Bakmışsınız Süheyl Batum’umuz “meşru siyaset”in ödünsüz bir neferi oluvermiş.
Belli mi olur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder