22 Şubat 2011 Salı

Orhan Çeker hocaya muhabbetlerimle

 
Bir çift haklı söz ettin, gök kubbe çatladı...
Kadınlı-erkekli bilumum zinasever yaratıklar ellerine geçirirlerse seni yiyecekler hoca...
Dekolte giyenleri eleştirirsen, “Biz zinamızı isteriz” diye yaygara koparan güruh elbette seni telin eder...
Hatta daha da ileri gider...
Kimi yumurta atma şehvetine kapılır...
Kimi senin ismini kullanarak şeriat düşmanlığını tazeler...
Prof. unvanını taşıman bile menfi yönden saldırıları artıracak...
Yani, Şubat ayı bir daha hatırımıza çakılmış kazık olacak...
Defne Joy Foster isimli kadını eleştirdi diye Hıncal Uluç’u lince tabi tutan güruh, elbette göğüslerin, göbeğin, kalçaların açık tutulmasını tercih eder...
Bu devirde ha???
Yani bu devirde genç bir kadının katır gibi erkekle aynı evde yatması eleştirilir mi?
Aynı çerçeveden olarak, dekolte giymenin tacizciye davetiye olduğunu söylemek yenilir yutulur mu?
Amma ben senden yanayım hoca...
Daha doğrusu haklılıktan yanayım...
“Maksadını aşmış” bahanesi uydurmayacağım...
“Öyle demek istememişti” şeklinde çalıya dolanmayı makul bulmam...
Fincancı katırlarını ürkütmemek için sizi suçlu görmem, göstermem...
Siz yerden göğe kadar haklısınız hocam...
Demek istediğim, her halükârda kervan yürür...
Açıklığı, üstsüz, altsız dolaşmayı “çağdaşlık” ambalajına sokup halka satmaya kalkışanların yaygarasına aldırma...
Ben seni savunan tek kişi olsam da savunmaya devam edeceğim...
Hayatı boyunca İslam dinini, Allah’ı hiç hatırına getirmeyenlerin sizi vurmak için bazı manevi güzellikleri istismar etmeleri, kılıç gibi kullanmaları edepsizliktir...
Hatırlıyor musun?
Joy Foster eleştirildiğinde “ölülerin arkasından konuşmayın” diye taraf tutan zihniyet bilmiyor ki “her ölünün” dediği yoktur...
Ulan siz 27 Mayıs tarihinde idam edilen bigünah devlet adamlarının bile arkasından konuşuyorsunuz...
Biz de dinine, ahlakına bağlı, hayası yerinde olan hiç kimse için ne iftira ettik, ne de arkasından ürüdük...
Bir militan kadın yazar utanmadan “dekolte giyenlere saldırın” diyor, edepsizliğini açıkça ifade ediyor...
Beğenmemek, yanlışlığını söylemek başka, “saldırın” demek daha başka...
Anlatamıyoruz!..
Varsın anlamasınlar!..
Aslında hınzır gibi anlıyorlar, fakat işlerine geldiği şekilde yontma kurnazlığındadırlar...
Açıklığı savunanların “tepkisi büyük olmalı” imiş...
Böyle diyor gerdanı boncuklu yazar...
Boş ver be hocam!..
Sen doğruyu dile getirdin... Onun içindir ki seninle beraberim...
“Frikik verme” diye terbiyesizce bir görüşü standartlaştıran toplum bizim toplumumuz değildir...
Gördüğümüz kötülüğü elimizle bertaraf etme gücüne sahip değiliz.
“Kalben buğzetmeyi” imanın zayıf halkası bildiğimizden dolayı sözle, yani dilimizle def etmeye çalışıyoruz...
Ulusalcı/mulusalcı zevat ile farkımız belli olmalı... Aksi halde hiçbir farkımız kalmayacaktır...
Dindar bildiklerine vurmak için araya “Soner Yalçın” çıktısını sokuşturduklarına şahit oluyoruz...
Biliyorsunuz, “Küfür tek millet”tir Orhan hocam!..
Yalnız değilsin...
İşte ben de varım seninle...
Zaten yarım asırdan fazla bir zaman böyleleri ile cedelleştim...
Hani derler ya:
“Şu boydan astıktan sonra ha bir karış, ha bir metre... Ne fark eder?”
“Mert dayanır, namert kaçar...”
Yolun açık, bahtın yaver olsun hocam...
=================
Yağmur yağdı, Yargıtay’ı su bastı
Sele gitti yüzbinlerce dosyalar...
Sele gitti zaman, mekân, gelecek
Söyleyin ki gelsin çaylar, pastalar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder