12 Şubat 2011 Cumartesi

Milli Görüş, Müslüman Kardeşler ve Türkiye modeli

Dünya, Mısır'ın Türkiye'yi model alması gerektiğini konuşuyor. Neden?
İki görüş ön plana çıkıyor:
1) AK Parti, Milli Görüş kökeninden geldi; dönüştü; demokrasiyle uyum sağladı.
2) Türkiye'de ordu, rejimin hakemi; teminatı. Gerektiğinde müdahale ediyor ama sonra yönetimi sivillere bırakıyor.

***
"Türkiye model olsun" düşüncesinin bazı bilgilerle takviye edilip, geliştirilmesine ihtiyaç var.
1) Milli Nizam / Milli Selâmet ve Refah çizgisi de zaten demokrasiyi yıkmayı amaçlamıyordu. Bu partilerin söylemi, zaman zaman sorunlu olmakla birlikte, Erbakan'ın bir İslâm devleti kurma niyeti yoktu. Milli Görüşçüler, partileri kapatılsa dahi, hep demokratik oyunun içindeydi. Demek, "Türkiye modeli" diyorsak, öncelikle Müslüman Kardeşler'i, ya da diğer Ortadoğu ülkelerindeki İslâmcı hareketleri meşru zeminde politik oyunun içinde tutmak gerekir.
2) Ordunun, rejimin teminatı olması meselesine gelince... Belki dışarıdan bakınca, hadise tam anlaşılmıyor; ama askeri müdahalenin tahribatını biz yaşadık; biliyoruz: Hem asker, hem ülke büyük yara alıyor. Demokrasiyi, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin vesayetine borçlu değil Türkler. Aksine, çok zaman kaybedildi. Dolayısıyla, böyle bir vesayetçi sistemin Mısır'da benimsenmesi doğru olmaz.
3) Türkiye'nin Mısır'a benzemeyen bir yönü de "laikçi" rejimidir. Tepeden inme ve baskıcı laiklik anlayışı, toplumda rahatsızlık yaratmış ve bir kesimin diğerine kuşkuyla bakmasına yol açmıştır; tartışmalar onlarca yıl sona ermemiş, "yaratılan" ya da "beslenen" korkular, askeri müdahalelere haklılık kazandırmaya yaramıştır.
Mısır, medeni hukuku şeriata dayanmakla birlikte, "seküler hayatı" kısmen benimsemiş, Hıristiyan Kıptilerle Müslümanların bir arada yaşadığı bir ülke. Kimse, ibadet etmeye zorlanmıyor. Buna mukabil, sosyal yaşantıda İslâm'ın görünür olması rahatsızlık uyandırmıyor. Başörtüsü, İmam Hatip tartışması orada yok. Bu bakımdan, Müslüman Kardeşler'in yönetime ortak olmasının, Mısır'da, Milli Görüşçülerin "iktidarı ele geçirmesi" kadar bir çalkantı, ya da korku yaratması beklenmemeli. Zaten Mübarek rejimi, Müslüman Kardeşler'le yarışmak adına İslâmi hayat tarzının yaygınlaşmasını teşvik ediyordu. Müslüman Kardeşler'in hiç değilse bir bölümünün, "demokrasi ve halk iradesi" talebi olduğuna göre, bu talebin içinde, sekülerleşme düşüncesine de yer verildiğini kabul etmek gerekir.
Sekülerleşme, hukukun ve kurumların tabii bir süreç içinde, dinin egemenliğinden kurtulması, dini referansın ortadan kalkması olarak açıklanabilir. Doğal akış içindeki bu gelişme, ideolojik tavırdan uzak ve din ile barışık bir ortamın doğmasına yol açıyor. Mısır, neden İsrail ayarında, seküler bir ülke olamasın? "İran'a benzer" iddiaları ABD güdümünde, İsrail yandaşı bir iktidarı yerinde tutmak amacıyla ortaya atılıyor. Eğer böyle korkuları beslerseniz, Ortadoğu'daki her devrim hareketi, statükoya saplanıp kalır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder