11 Şubat 2011 Cuma

Esas kâğıttan kaplan kim?

Yazı yazma mecburiyeti nedeniyle Amerika saatiyle sabah beşte kalktığınızda. Bir iki pencere dışında tüm apartmanlar karanlık. Ama... Perşembe günü öğle vaktini yaşamakta olan Türkiye olağanüstü net görünüyor.
Darbeciliğin suç olmasını odak almak yerine, “şanlı ordumuz” edebiyatı üzerinden avcılık peşindeki siyasetin mahkemelik “kâğıttan kaplan” atışması adeta tek gündem maddesi haline gelmişken, Afşin-Elbistan Termik Santrali B Ünitesi’nde meydana gelen göçükteki sarsıcı gümbürtü toplumsal konumumuzun kağıttanlığını açıkça sergiliyor.
Çöllolar Açık İşletme Kömür Sahası’nda 6 Şubat’ta yaşanan ilk göçükte bir işçinin hayatını kaybetmesine, 10 işçinin de yaralanmasına rağmen, havzada çalışılmasına devam edilmesi ve bu kez yeni göçüğün hem işçileri hem de iş makinelerini yutması, buradan bakınca oradaki genel resmin gerçeğini hüzünlü bir şekilde anlatıyor...
***
Ölüm tehlikesinin ardında gölge gibi dolaştığını savcıya belirtmesine rağmen, aynı Kahramanmaraş’taki işçiler gibi “yönetenlerden” olmadığı için hayatına önem verilmeyen Arzu’nun vurularak öldürülmesi...
Hadım tartışması...
Bir görünmez iradenin başına iş getirmek için uğraşıp durduğu Pınar Selek’in neyse ki yıllardır yargılandığı mahkemede üst mahkemenin itirazına rağmen üçüncü kez beraat etmesi... 
Protestocu Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencilerinin sıkı bir polis dayağından geçirilmesi...
Ankara’da geçen hafta yaşanan ve 20 kişinin ölümüyle sonuçlanan patlamalarda oksijen tüpleri ihtimalinin ağırlık kazanması üzerine Ankara’da “gaz analizi” yaptırılacak birim bulunmadığının ortaya çıkması...
“Ordumuz kâğıttan kaplan, çünkü darbe yapmıyor” anlayışına demokrasi açısından değil, hamaset açısından yaklaşan siyasetin, görmezden gelinen toplumsal gündemin insanları yutup yok eden gerçekleri karşısındaki vurdumduymazlığı...
***
Doğrusu buralardan bakıldığında, abartılı övünmelere rağmen Türkiye “kâğıttan kaplanlık” mertebesinin çok da ilerisinde bir görüntü vermiyor...
Üstelik bu yargıya sadece günü uzaktan tarayarak varmıyorsunuz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile birlikte “Birleşmiş Milletler”de geçirilen gün sonundaki tartışma gündemi eşliğinde de varıyorsunuz. Dünyanın geleceği nasıl planladığını gördüğünüzde, ülkenizdeki sorunlar daha da berraklaşıyor.
New York’ta BM binasına varıyoruz... Kadir Topbaş Dünya Yerel Yönetimler Birliği Başkanı kimliğiyle, insanlığın gözardı edilemeyecek bir kısmının içinde yaşadığı sefaleti aşmak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı’nın (HABİTAT) Başkanı ile görüşecek...
Görüşme noktasına vardığımızda HABİTAT Başkanı tanıdık çıkıyor... İspanya’nın eski Ankara Büyükelçisi Joan Clos, iki kez Barselona Belediye Başkanlığı, bir kez de bakanlık yapmış etkili bir İspanyol siyasetçisi... Şimdi de BM’de Genel Sekreter’in yardımcısı ve HABİTAT’ın başında...
Bizleri çok sıcak karşılıyor...
***
Öğleden sonramız ise BM Genel Kurulu’nda geçiyor; Kadir Topbaş’ın konuşmacı olduğu “Risk Altında Kentler: Kentsel Yerleşimlerde Afet Risklerine Karşı Hareket Etmek” başlıklı bir panel var...
Açılış konuşmasını BM Genel Kurul Başkanı Joseph Deiss yapıyor... Panele HABİTAT İcra Direktörü Joan Clos yanında dünyadan seçilmiş dört belediye başkanı da katılıyor...
***
HABİTAT İcra Müdürü Joan Clos aynı zamanda panelin ana konuşmacısı...
Gelecek 20 yıllık zaman zarfında en azından iki milyar kişinin daha kentlere göç etmiş olacağını, dolayısıyla erkenden planlama yapmak zorunda olduklarını, gelecekte çok ciddi zorluklarla karşılaşılacağını, temel birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyor...
Clos, kentsel planlama noktasında “5 emrin” hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor... Bu kriterler çok ilgimi çekiyor:
Yüzde 10’dan daha fazla eğimli arazilere ve...
Dere yataklarında inşaata izin verilmemesi.
İyi bir yağmur suyu tahliye sistemi olmayan yerlere yerleşim gerçekleştirilmemesi.
Yerleşim alanlarının en azından yüzde 30’unun cadde ve sokaklara ayrılması. 25 metreden daha dar caddeler inşa edilmemesi.
***
Konuşma sırasında Manhattan’ın şehir planlarının 1811’de yapıldığını öğreniyorum... Amerika bu planlarda arazilerin yüzde 30’unu caddelere tahsis etmiş...
Hâlbuki Romalılar döneminde bu oran yüzde 18’miş...
***
HABİTAT Başkanı Clos’un felaketlerle karşılaşmamak için önerdiği çağın yerleşim kriterlerini ABD’nin 1811’de uyguladığını öğrendiğimin ertesi günü, aynı kömür işletmesinde aldırmazlığın ve vurdumduymazlığın şahikası iki facianın sonucunda, dört gün arayla işçileri yutan göçük haberiyle uyanıyorum...
Açıkça “kâğıt kaplanlıkla” ilgili bir durum var...
Gelişmiş dünyanın hayata ve geleceğe nasıl baktığını dinlerken, bunu bir kez daha ve çok net görüyorsunuz...
Ama sorun, bunun Türkiye’den görülmemesi...
Sanırım aşırı siyasallaşmanın yarattığı toplumsal bir körlük...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder