25 Ağustos 2010 Çarşamba

Çocuğumuzu bu kapıdan uğurladık



TÜRKİYE’de yer yerinden oynuyor.

Memleket bir ucundan ötekine “Evet mi”, “Hayır mı” diye cayır cayır yanıyor.

Bense New York’ta bir otelin tepesinden Manhattan’a bakıyorum.


Manzara bu değil mi...
Evet böyle bir ortamda kalkıp binlerce kilometre yaptım ve çok sıkışık bir programın içine iki buçuk günlük New York sıkıştırdım.
Neden biliyor musunuz?
İki genç kıza ve bir delikanlıya destek vermek, başardıkları işin ne kadar önemli olduğuna inandığımı göstermek için.
Bayanlar baylar, bugün ve yarın size üç genç hayat hikâyesi anlatacağım.
Bir de bu gençlerin arkasında duran kuruluşları öveceğim.
Lütfen siz de bana katılın, bu genç insanlara destek verelim, bu kurumların yaptığı işi biz de alkışlayalım.
* * *

Gördüğünüz fotoğraf, önceki gün New York’ta Birleşmiş Milletler binasının kapısında çekildi.
O gün 21 yaşında genç bir kız bu binada bir aylık stajına başladı.
Adı Güleser Çelik.
1989 yılında Ergani ilçesinde doğdu.
Babası ilkokulu bitirmemiş bir çiftçiydi. Annesi 13 yaşında evlendirilmiş, 16 yaşında ise ikinci evliliğini yapmıştı.
Neredeyse birer buçuk yıl arayla 8 çocuğu olmuştu.
Güleser 8 çocuğun beşincisiydi. En büyükleri olan iki ablası evlenmişti.
Babası ilkokul bile bitiremeyen bir insandı ama çocuklarının okuması için elinden geleni yapmıştı.
Küçükken onları karşısına alır, her birine meslekler verirdi.
Birine, “Sen doktor olacaksın”, ötekine “Sen kaymakam” derdi.
Ancak orası Ergani’ydi ve çiftçilikten kazandığı para yetmiyordu.
* * *
İşte böyle bir noktada karşısına “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği” ve “Kardelenler” projesi çıktı.
Rahmetli Türkan Saylan’ın başında bulunduğu dernek, İl Eğitim Müdürlüklerinden gelen isimler arasından Güleser’i buldu ve Turkcell’in yürüttüğü “Kardelenler” projesini teklif etti.
Güleser o imkânlarla okudu.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi.
Geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler’de, hem kendi hikayesini, hem Kardelenler projesini anlattı.
* * *
“Küçükken gökyüzünü çok seviyordum ve pilot olmak istiyordum. Bir de kaymakamlık idealim vardı” diyor.
Şimdiyse hedefleri değişmiş.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda veya üst kurullardan birinde çalışmak istiyor.
Uluslararası ilişkiler okumuş ama ekonomi derslerinde çok iyiymiş.
Ergani’deki arkadaşlarını soruyorum.
“Birlikte oynadığım arkadaşlarımın bazıları okudu, bazılarını ise aileleri okutmadı. Çok genç yaşlarında evlendirildiler” diyor.
Güleser’in arkasında bir de gizli kahraman var.
Büyük ağabeyi.
Babalarını çok erken kaybetmişler.
Anneleri 8 çocuğunu terk edip başka biriyle evlenmiş.
Henüz 30’lu yaşlarındaki bu genç adam aileyi bir arada tutmuş. Çiftçilik yapmış, durmadan çalışmış, erken yaşta yorulmuş ama kardeşlerine kol kanat germiş.
* * *
Önceki gün işte bu genç kızı, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğimizdeki stajına başlattık.
Kapıda birlikte hatıra fotoğrafı çektirdik.
Birkaç gün önce kız kardeşinin de Tıp Fakültesi’ni kazandığını öğrendik.
Türkiye artık böyle bir ülke.
İnsanları, kurumları el ele verip ülkeyi bir baştan ötekine saran dayanışma örnekleri veriyor.
Güleser, küçükken gökyüzünü seviyordu.Şimdi gökyüzüne uzanan idealleri var ve bu idealler onu, bir Anadolu kasabasından Birleşmiş Milletler’e götürdü.
“Kardelenler” projesi, 20 bin çocuğumuzu daha bu ideallere hazırlıyor.
Sadece Turkcell mi, çok sayıda başka kuruluş, şirket, özel kişi artık Türk eğitimine destek veriyor.
“Baba beni okula gönder”, “Aile içi şiddete son” gibi kampanyalar, çağdaş Türkiye’nin güzergâhını çiziyor.
Modern Türkiye treni yola çıktı ve artık katiyen geri döndürülemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder