8 Ağustos 2010 Pazar

Tarzanlar zor durumda


Türkiye’nin Batısı’nda da, Doğusu’nda şiddet tekelini elinde tutanlar, toplumu istediği gibi yönlendiregeldi.
Silahlı Kuvvetler, askeri vesayet sistemiyle ekonomiden medyaya, yargıdan siyasete, üniversiteden dış politikaya uzanan geniş bir yelpazede tek belirleyici oldu.
Siyasetçiye bırakılan alan, yol-su-alan yapımı ile  “yolsuzluk”tu. Askeri alanın da elbette yolsuzluklarından arınmış bir bölge olduğu iddia edilemez.
Asker, bu gücünü Cumhuriyet’in kurucusu olma iddiasıyla birlikte Soğuk Savaş ortamından aldı.
Sovyetler Birliği ile sınır ülkesi olması, askerin tarihsel gücüne bir de önemli destek ilave etmişti çünkü.
Batı, her türlü anti-demokratikliğine rağmen askeri gücü destekledi, çünkü hem ihtiyacı vardı, hem de yönetilip yönlendirilmesi sivillere göre çok daha kolaydı.
Yunanistan’ın NATO’ya dönüş olayı bunun en somut örneği oldu. Ancak Berlin Duvarı’nın yıkılması bu sürecin sonunu ilan ediyordu.
Ankara bu değişimin önemini fark edemedi.
Küreselleşme kendisini dayatmaya, kurallarını koydurmaya başladı.
En sorunlu alanlar bir bir gündeme gelmeye başladı.
Son iki alan hukuk ve askeri vesayet sistemi olarak kaldı.
Yüksek Askeri Şura’da yaşananlar ve 12 Eylül referandumu, bu dokunulmaz alanların sonunu ilan eden iki gelişme.
Bu alanları savunanlar zorda çünkü geleneksel müttefikleri bile onları savunmakta zorlanmaya, hatta giderek sorgulamaya başladı.
Hürriyet’in belirlenmiş misyonu dışına çıkma adımları atması bunun bir göstergesi.
Benzer bir gelişme Türkiye’nin Doğusu’nda yaşanıyor.
Sivil toplum örgütleri giderek daha fazla sesini yükseltirken, PKK’nın cinayetlerine tepkiler doğuyor.
Doğu’da hakimiyetini farklı sesleri şiddet dahil her yöntemi kullanarak bastıran PKK’nın son eylemi çok farklı tepkilere yol açtı.
Çünkü Türkiye’nin Doğusu ve Batısı’ndaki insanlar süregiden şiddet eylemlerinin perde arkasında başka hesapların olduğunu görüyor.
Baskınlar, Heron gibi olaylarda Türk Silahlı Kuvvetleri kadar PKK’nın sessizliği de dikkat çekiyor. Ergenekon-PKK bağlantısından öte bir işbirliğinin ipuçları hızla su yüzüne çıkıyor.
Türkiye iyi yolda.
Bu sorunların ortadan kalktığı, her şeyin güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmiyor.
Sadece şiddetin ve şiddet tekelini elinde tutan merkezlerin sorunu tanımlama ve çözüm şeklini belirleme yetkisini elinden alıyor.
Şiddetin aradan çıktığı bir ortam ise her türlü sorunun çözümü için tarihi bir adımdır.
Onun için bu YAŞ’ta kimin komutan olduğundan ziyade, yeni gelen komuta kademesinin Türkiye’nin bu gerçeğini doğru okuyup buna uygun adımlar atması kabiliyetine bağlı.
İyi pazarlar..

Fenerbahçe’nin açmazı
Aykut Kocaman doğru yönde atılmış bir adım ama yeterli değil.
Çünkü giderek taraftarın güvenini yitiren, kimseye hesap verme zorunluluğu hissetmeyen, hesap verirken hileye saptığı iddia edilen bir yönetim kurulu ile çalışıyor.
Bu yönetim kurulunu Fenerbahçe’yi başarıya ulaştırması neredeyse olanaksız çünkü futbol kadar kendi özel işlerinin derdindeler.
Futbolda harcanan onca paraya rağmen sadece bir tek şampiyonluk yaşanmış olması bu gerçeğin göstergesi.
Fenerbahçe’nin de bir YAŞ zirvesine ihtiyacı olduğu kesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder