7 Ağustos 2010 Cumartesi

Menderes, Erdoğan ve Işık

Ülkenin, AKP İktidarı ve Erdoğan yönetimindeki şu hal-i pür melaline, şu hercümerce bakın. “Hükümet-AKP iktidarı, Türk Ordusunu yendi” deniliyor... “Milli İradeyi temsil ediyorum” diyen, Türk Başbakanı, kendi ordusunu yenmekle, adeta iftihar ediyor ve bunu Referandumda halka EVET dedirtmek için kullanıyor... Türk Ordusu sayı hesabıyla, sözde mağlup. Hem de bölücüler azarken ve dışarıdan her zamanki tehditler varken ve içeriden de iç savaşın ayak sesleri gelirken. Erdoğan ve yandaşları kendi ordularını  “yenmişler”, hizaya -dize- getirmişler; bir kısım yargıyı da, kullanarak!
Yargı öylesine bölünmüş ki, tam da YAŞ öncesinde Komutanlar hakkında “yakalama emri” çıkarılıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı olma sırası gelen Hasan Iğsız Paşa  “görüldüğü yerde” yakalanacak!

Menderes demagojisi

Erdoğan, provaları önceden yapılan, devlet dairelerinden izinli,  bindirilmiş kıtalarının, “konserve”  alkışlarıyla yaptığı öfkeli, ateşli konuşmalarından birini rahmetli Adnan Menderes’in memleketi,  Aydın’da yaptı. Ve bu gerçek demokrasi kurbanının aziz anısını demagojisine alet etti... Menderes’in vasiyetini yerine getirdiğini söylüyor. Ve adeta, onun intikamını aldığını ima ediyor! Doğru; Menderes “Yeter! Söz milletindir” demişti. Ve herhalde idam edilmeyi, hiç hak etmemişti... Ancak söz Menderes’e gelince Erdoğan’a hatırlatılması gereken, başka şeyler de var. Rahmetli, heyecana kapılarak, Türk Ordusuna  “Battal Gazi Ordusu” demiş ve orduyu Yedek Subaylarla idare edeceğini de maalesef, söylemişti!
Şimdi, aklı başında olan, bu vatanı içtenlikle seven hiç kimse, ülkemize, 27 Mayıs ve sonrasındaki badireyi,  kimseye de Menderes’in acı akıbetini temenni edemez. Fakat o acılardan ders alınması gerekir. Hatırlatalım: Ben tanığım; 27 Mayıs öncesi günlerde, Komutanlara, “Omuzları kalabalıklar” diyenler, adeta alay eden bazıları Başbakana ayrı bir milis ordusu kurmasını tavsiye etmişlerdi ama gene bilirim; rahmetli bu önerileri şiddetle ret etmişti.
Kısacası, Türk ordusuyla zıtlaşmak ve halkla arasına nifak ve soğukluk sokmak, hayra alamet değildir... Ondan öte ihanettir!
Erdoğan “idamlık gömleğim” hazır diyor. Hiç kimse ona “idamlık gömlek”  biçmiyor... O devirler, bir daha açılmamak üzere kapandı... Fakat Erdoğan, kendi kaderini, siyasi kaderini kendisi biçiyor; bakalım 12 Eylül’de bu kader nasıl biçilecek! Referandumda, mezardan çıksınlar  “Evet”  desinler... Şehitler ve Atatürk mezarlarından çıkıp, “Evet” derler mi?

Umut ışığı

Bu karanlık manzarada; bir ışık, parlak bir umut ışığı, onurlu bir meslek “harakirisi”, onurlu bir Türk Generali, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atila Işık, kendi meslek hayatına kendisi son veriyor...
Atila Işık Paşa, Erdoğan’ın Hasan Iğsız Paşayı “çizmesi” üzerine, onun yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilecekti... Ama Paşa emekliliğini istedi ve o yüksek makama Erdoğan tarafından getirilmeyi istemedi! Daha doğrusu, hayatı “çizilen” Hasan Iğsız Paşaya, silah arkadaşına ihanet etmedi. İktidarın “adamı” olmak töhmeti altında kalmadı! Işık, hem kendi onurunu hem de Türk Ordusunun onurunu korudu! Yeminine sadık kaldı. Atila Işık, canlı bir “Onur abidesi”... Bundan da öte bir emsal...
Hiçbir onurlu Türk subayının, terfi ve makam beklentileri yüzünden, bu emsale ihanet edeceğini sanmıyorum! 
TSK, kendisine kazılan çukurdan, kendisine biçilmek istenen iktidar gömleğinden, kendi yöntemleriyle kurtulmayı başaracaktır! Allah mahcup etmesin!
AMENTÜ: Ambalaja “Hayır”. AKP iktidarı yıkılmalı. T.C. yaşamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder