7 Ekim 2011 Cuma

Küskünler kahvesi

Dün burada "konuk ettiğimiz" yargıç var ya... Hani, darbecilikten yargılanan "koskoca paşaları" falan salıvermeyi düşünen yargıç... O da koskoca bir ağırceza reisi...
Hani canım diyordu ki darbeciler darbeci sayılamazlar çünkü yaptıkları plan "tasarım aşamasında" kalmış, kuvveden fiile çıkmamış. Üstelik emekliye ayrılan arkadaşlarının yerine yenilerini almamışlar, cuntayı tazelememişler.
Cuntanın tazesi makbul. Bayat balık gibi bayat cuntanın da hiç kıymeti yok. Herhalde cezai ehliyeti de yok!

Üstelik darbe planına o zamanlar hiçbir "devlet organı" da itiraz etmemiş, devletten tepki gelmezse darbeye darbe denmezmiş. Sivil halkı boşver, onlar göbeklerini kaşırlar.
Emekliliğini istemiş.
Yargıç yani...
Çünkü hukukçu arkadaşları selamı sabahı kesmişler, kimse onunla konuşmuyormuş artık. Adliye koridorlarında yüzüne bile bakmıyorlarmış.
Bakalım postalcı basın bunu da "balyoz gibi emeklilik" falan diye mi işleyecek?
Biz kendisine, bir kıyı kasabasına yerleşip hayatının bundan sonraki bölümünü resim yapmakla geçirmesini tavsiye ederiz.
"Dava arkadaşları" öyle yapıyorlar da...
Resim yapma yeteneği olmayabilir ama zarar yok, "ötekinin" de yok zaten.
Belki tabloları Kılıçdaroğlu'na taksitle satarlar, nasıl olsa adam kötü resim seviyor, eh, gönüller de bir... Bunun tellallığını yapacak gazeteci de var. (Fakat Kılıçdaroğlu'nda villa var da nakit yok ne yazık ki.)
Sayın yargıç korkmasın, kıyı kasabasında yalnız kalmaz, yanına gelecek basın mensubu çok... Hem de yakın zamanda...
Belki üç vakite kadar Kemal Bey de onlara katılır, tavla da atarlar.
Ama Kemal Bey'in tavlada "altı kapıya gele atması" meşhurdur, ona uymasın, en iyisi resim yapsın.
Aman Allah korusun, bu arada Faruk Gürler gibi gürleyip gitmesinler de!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder