8 Ekim 2011 Cumartesi

Totaliter devletin varisi: KCK

İttihatçılıktan kemalizme, oradan KCK’ya bir yol var mı? Ya da, “ben totalitarizmden vazgeçmem!” oyunu…

Türkiye Cumhuriyeti 1950’ye kadar totaliter bir devletti, her şeyi kontrol eder ve yönlendirirdi. 1950’de çok partili hayata geçince bu sistem resmen ortadan kalktı, fiilen şöyle veya böyle devam eden unsurlar oldu.


Meclis seçimle gelmişti. Ondan çıkan hükümet de öyle. Siyasetin alanı, totaliterlikten sıyrıldı. 1960 darbesine kadar!



Ama, hukukun alanı, kültürün alanı, iletişimin alanı geniş ölçüde totaliter olmaya devam etti. Siyaset sadece bu alanlara nüfuz edememekle kalmadı, eğitim-öğretime de söz geçiremedi.


Totalitarizm mikrobu bu alanlardan siyaseti kuşatmayı sürdürdü.


Totaliter tesirler Türkiye’nin batısında bir birimse, doğusunda iki, üç birim olmaya devam etti. Hatta, “batıda bitse bile doğuda sürmesinde fayda var” diyenler oldu.


Galiba bu alışkanlık yaptı.


Türkiye’nin batısı totalitarizme dirsek çevirdikçe, doğuda bazı yapılar devletin bıraktığı boşluğu doldurmaya talip oldu.


Mesele şu: Türkler (bu kavramın içinde etnik olarak Türk olanlar dışında kültürel olarak Türk olanlar da vardır, dolayısıyla kürtçü olmayan Kürtler de dahildir) totaliter yapıdan sıyrıldıkça, Kürtler yeni bir ulusal totalitarizmin pençesine düşürüldü.


İşte bunun adı KCK!


KCK diyor ki, “Ben yönetirim! Benden sorulur!”


Neyi? Ne?


Siyaset! İdare! Adliye! Güvenlik! Maliye!


Anlayacağınız demokratik devletin içinde totaliter bir devlet inşa etmeye yürüyor KCK.


Kim seçilecek: KCK karar verir!


Kim ve nasıl yönetecek? KCK bilir!


Kim haklı, kim haksız? KCK hakem!


Kim vergi toplar? KCK!


Devlet vergi alıyorsa, KCK’nın aldığı nedir? Düpedüz haraç!


Yapmayın BDP’ciler; bizi yemeyin!


“Bu tepkileri ipimiz KCK’nın elinde olduğu için koyuyoruz” deyin, mesele anlaşılsın. Desteğimiz sizinle olsun.


Yok efendim, esasında siyaset tutuklanıyormuş!


Yok, onları içeri almak bizi tutuklamak demekmiş!


Eğer KCK sizin yapılanmanızsa, işin şiddet boyutunu nasıl izah edeceksiniz? Ya diğer siyasi partiler de aynı yola saparsa ne olacak?


Velhasıl kafa karışıklığına son verelim: KCK adalete hesabını versin, BDP samimiyse, siyaset yolunu KCK’dan ayırsın!


Bakalım başarabilecekler mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder