11 Ekim 2011 Salı

Söylem ile eylem -1

11 Ekim 2011 Salı

Hükümetin 'Komşularla sıfır problem' söylemine yönelik eleştiriler çoğalınca ve Esad'ın CHP heyetine söylediklerini Cumhuriyet Gazetesi yayınlayınca Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 12 meslektaşımızı davet ederek eleştirilere yanıt vermiş. Meslektaşlarımız bu sohbetin detaylarını kendi köşelerinde anlattılar. Herkesin üzerinde özellikle durduğu konu Suriye-Türkiye ilişkileri. Çünkü Suriye; Türkiye'nin dış politikasının yani 'Komşularla sıfır sorun' ilkesinin test edildiği yerdir.
Gelin birlikte bakalım.

2002 sonunda iktidara gelen AK Parti, ilk bölgesel açılımını Suriye ile başlattı. Suriye ile dostluk ilişkilerini başlatan hükümet, birçok nedenden dolayı Arap alemine çok daha kolay girdi. Türkiye'nin Suriye'ye açılımı ise AK Parti ile değil Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Haziran 2000'de Hafız Esad'ın cenaze törenine katılmasıyla başlamıştı. Tıpkı Türkiye'nin Yunanistan'a açılımının rahmetli Ecevit ve İsmail Cem zamanında, İran'a açılımın da rahmetli Erbakan döneminde başladığı gibi.
Hemen söyleyeyim ben ilk günden itibaren AK Parti hükümetinin bölgesel açılımlarına hem Türk medyasında hem de Arap medyasında yoğun destek verdim. Arap ve uluslararası medyada AK Parti'ye verdiğim destek başlangıçta yoğun tepkiyle karşılanıyordu. Nitekim bugün AK Parti yanlısı gibi görünen birçok Arap gazeteci ve aydın beni 'AKP'li olmakla suçluyor' ve 'AKP'lilere güvenilmemesi gerektiğini' savunuyorlardı. Ben ise o zaman doğru yolda olduğuna inandığım AK Parti hükümetinin dış politika ile ilgili tüm söylem ve eylemlerine destek veriyordum. Ta ki 'Arap Baharı' başlayıncaya kadar. Çünkü 'Arap Baharı' olmamış olsaydı belki de bugün Türkiye önderliğinde bölgede olağanüstü önemli gelişmeler yaşanmış olacaktı. Olmadı ve olmadığı gibi Türkiye'nin tüm bölgesel ve uluslararası hesap ve kitapları karıştı.
Sırayla bakalım.
1- Geçen yıl Suriye ile birleşme aşamasına gelen ancak 'Reform yapmıyor' diye Esad'a kızan Ankara, şimdi bu ülkeyle ilişkilerde savaş sözcüğünü kullanmaya başladı.
2- Lübnan'da Batı yanlısı Saad Hariri hükümeti düşüp yerine Hizbullah'ın ağırlıkta olduğu hükümet kurulunca, Ankara'nın Lübnan ilişkileri de kötüleşiyor. Suriye'ye ve dolaysıyla Lübnan'a giden silahların geçişine izin vermeyen Türkiye, Hizbullah'ı kızdırmaktadır.
3- Mart Tezkeresi sonrasında Iraklı tüm taraflarla olağanüstü ilişkiler geliştiren Ankara, şimdi yalnıza 'Sünni İslamcıların' bir bölümü ile iyi ilişkilerini sürdürüyor. Çünkü İran etkisindeki Şii'ler Ankara'nın Suriye'deki 'Sünni ' Müslüman Kardeşler'e verdiği destekten dolayı tedirgin. Çünkü Suriye'de olası bir iç savaş öncelikle Amerikalıların yakında çekileceği Irak'taki Şiileri ilgilendirecektir. 2005'ten bu yana demokratik açılımların Kürt sorununu çözmeye yetmediğini, AK Parti hükümetinin PKK ile diyaloğunun sonuç vermediğini gören Iraklı Kürt liderler ise alenen söylemeseler de Ankara ile ilişkilerine giderek mesafe koyuyor.
Özetle Suriye ve Lübnan ile olduğu gibi Türkiye'nin Irak ilişkileri de kötüleşiyor.
4- Bir diğer önemli komşu İran. Türkiye'nin İran ilişkileri son 3-4 yılda olağanüstü olumluluk içinde seyretti. Ancak hükümetin İran'ı 'Şii olduğu için Suriye'yi'' destekliyor suçlamasında bulunması ve son olarak Malatya'da Amerikan radarlarını yerleştirmesi Tahran'ı çok kızdırmışa benziyor. Tepkiler giderek yükseliyor ve sertleşiyor. Amerikan Predator uçaklarının İncirlik'e yerleştirilmesiyle bu tepkiler daha da artacağa benziyor.
Özetle Ankara daha bir yıl öncesine kadar ideal bir ilişki içinde olduğu bu dört ülkeyle gerginlik dönemine girmiştir. Bölgedeki genel kanı 'Sünni Türkiye; Alevi Esad ve onun yandaşları Şii Bağdat, Tahran ve Hizbullah'a karşı'.
Ama işin ilginç tarafı Türkiye bu ülkelerin düşman olduğu Yahudi İsrail'e karşı söylemini de giderek sertleştiriyor. Yahudi sözcüğünü ben değil İsrailliler kendi ülkeleri için kullanıyor. Aynı tanımı Başbakan Erdoğan'ın Medeniyetler İttifakı Projesi'ndeki ortağı İspanya Başbakanı Zapatero geçenlerde ısrarla kullandı!
Yarın: Diğer komşulara bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder