25 Haziran 2011 Cumartesi

Aslında müstahak olduğumuzu yaşıyoruz

Türkiye, kazasız belasız atlattığı bir genel seçim ertesinde içinde bulunduğu duruma düşmeye layık bir ülke mi? Tabii ki değil...
Sağlıklı bir ülkede olmayacak skandallara neden muhatap kalıyoruz?
Örneğin, Türkiye’yi derinden sarsmaya aday Hatip Dicle konusunu ele alalım...
Hatip Dicle neden terör suçlusu sayılıyor?
2007 yılında söylediği tek bir cümleden...
Ne demiş?
“Ordunun operasyonları durmadığı takdirde, onlar da meşru müdafaa haklarını kullanırlar.” Bu cümleyi terör suçu sayan Türk yargı sistemi, dün Eser Karakaş’ın çok isabetle hatırlattığı gibi, iki yıl önce Bolu’daki bir gazetede yayınlanan ‘öldürülen her asker için beş Kürt öldürelim’ cümlesini ‘fikir suçu’ sayabiliyor...
Hukuktan ziyade tam bir keyfe keder durum...

***
Neden hukuktan ziyade tam bir tutarsızlıklar kumkumasına dönüşmüş keyfe keder bir manzara var?
Çünkü bu tefessüh etmiş yapıya ayar verecek tutarlı bir değişimin peşinde değiliz.
Örneği gene Hatip Dicle vakasından verelim... Bir konuşmadan alınan bir tek cümle, neden ‘fikir özgürlüğü’ sınırları içinde değerlendirilmiyor da, ‘Terörle Mücadele Yasası’ içinde telakki ediliyor?
Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesinin buna imkân verecek şekilde düzenlenmiş olmasından... ‘Öldürülen her asker için beş Kürt öldürelim’ cümlesini fikir özgürlüğü kapsamına sokabilen Türk hukuk sistemi, canı isterse ‘ordunun operasyonları durmadığı takdirde, onlar da meşru müdafaa haklarını kullanırlar’ cümlesini terör kapsamına alabiliyor... Hâlbuki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa standartlarındaki düşünce özgürlüğünü tanımlayan Handyside kararı bizde de iç içtihat haline geldi. O karar, toplumu rahatsız hatta şoke eden düşüncelerin de hukuksal güvence altında olması gerektiğini vurgular. Faydası olur mu bilmem ama bu kararın içeriğini birebir yeniden yazayım: “Bu değerlendirmeler, toplumun bir bölümünü rahatsız edici nitelikte olabilir. Ancak unutulmaması gerekir ki ifade özgürlüğü, çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama, hatta eleştirme hakkını da kapsar. Dahası, sarsıcı nitelik taşıyan, toplumun çoğunluğunu kızdıran ve tartışmaya yönelten fikirler de ifade özgürlüğünün koruması altındadır”...
***
Eğer başta Türkiye’yi yönetenler olmak üzere, siyaset kurumu azıcık AB’nin ‘İlerleme raporlarına’ göz atsa, Türkiye kendi kendini dinamitleme noktasına gelmeyecekti... Çünkü Terörle Mücadele Yasası’ndaki fikir özgürlüğünü yok eden maddeler ayıklanmış, Hatip Dicle ve dolayısıyla Güneydoğu bölgesi ile Ankara arasındaki siyasal kriz patlak vermeyecekti...
Böyle bakınca, aslında müstahak olduğumuzu yaşıyoruz... Çünkü ‘Türkiye 2010 İlerleme Raporu’ bu konuda aynen şu uyarıyı yapıyor:
‘Terörle Mücadele Kanunu’nda terörizmin tanımının geniş kapsamlı yapılmasından kaynaklanan, ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel özgürlüklerin kullanımındaki kısıtlamalar endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir.
Genel olarak, kamuoyu önünde verilen taahhütlere rağmen, özellikle Kürt meselesini ele almak amacıyla 2009 yılı Ağustos ayında ilan edilen demokratik açılım kısmen uygulanmıştır.
Terörist saldırılar artmıştır. Kürt meselesine yönelik yürütülen çabaların sürdürülmesi önemlidir. Terörle Mücadele mevzuatının geniş bir terör tanımından kaçınacak, bölgede insan haklarıyla ilgili durumu iyileştirecek ve iddia edilen terör eylemleriyle bağlantılı olarak gözaltına alınanların orantısız ölçüde yüksek sayısını azaltacak şekilde değiştirilmesi gereklidir.
Kara mayınları ve köy koruculuğu sistemi endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir.
İnsan hakları savunucuları cezai takibatlarla karşılaşmaya devam etmektedir.
Terörle mücadelenin bir parçası olarak yürütülen soruşturmalar, sendika ve insan hakları eylemcilerinin tutuklanmalarını takiben endişe yaratmıştır. Terörizmin, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki geniş kapsamlı tanımı endişe yaratmaya devam etmektedir.”
***
Yaşadığımız tablonun mimarı ‘Ankara Kriterleri’dir... AB zihniyeti Türkiye’deki olumlu dönüşüme pusula olmadıkça da kilitlenmiş bir sistem ve köhnemiş bir rejim ile bunalıp duracağız... Biz galiba ikincisini seçtik...
O halde kimse şikâyetçi olmasın, yaşadıklarımız bize fazlasıyla müstahak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder