23 Haziran 2011 Perşembe

Neden bizde yakışıklı gazeteci yok

Geçenlerde okudum, 'Page One' belgeselini izleyen bir sürü kişi New York Times'daki tanıdıklarına Tim Arango'nun telefonun numarasını sormuş. Tim Arango gazetenin Bağdat temsilcisi. Times'ın hikayesini anlatan belgeselde onu medya servisinde çalışırken görüyoruz. Belgeselin gelişimi içinde yeni bir göreve talip olmasına, Bağdat'a atanmasına, hatta veda partisine de tanık oluyoruz.
Belgeselin de jönü olur mu, demeyin. Arango bir anda aradan sıyrılıyor. Belli ki iyi bir gazeteci. Ama bir başka özelliği daha var: Çok yakışıklı. Öyle böyle de değil, Rob Lowe gibi bir adamdan bahsediyorum.
Belgeseli izlerken karamsarlığa kapıldım. Ne yalan söyleyeyim, bugüne kadar yazılı basın 'çirkin çocukların' da yaşama alanıydı. Karnında mükemmel kası olmayan, kolunun kalınlığı belli bir santimetrenin altında kalan bizim gibi çocuklara da sahneye çıkma fırsatı veren tek yerdi gazeteler.
Hele hele imzalarda genellikle fotoğraf kullanılmayan Amerikan basınında okur hiç tanımadığı isimlerle fiziksel önyargılar söz konusu olmadan iletişim kurabiliyordu.

Bizde fotoğraflı imzalar yaygın. Kendimizi güzel göstermek için türlü numaralara, ışık oyunlarına başvuruyoruz bu adet icat edildiğinden beri. Yıllarca 'En yakışıklı Türk gazetecisi' unvanını elinde tutan Hasan Cemal artık o günlerden çok uzakta ama hala o günlerden kalma fotoğrafıyla selamlıyor okurlarını. (Bu kavuk daha sonra Kürşat Başar'a geçti.)
Hep birlikte böyle idare ediyorduk. Doğrusu, Türk medyasının erkeklerinde film yıldızı güzelliği aranmaz; zaten arasanız da bir tane bile Tim Arango bulamazsınız. Yok işte, ne yapalım.
Leonard Cohen'in tabiriyle bizler 'güzellik sembolleri tarafından ezilmiş' insanlarız sonuçta, onlara karşı da en büyük silahımız 'Olsun bizim de beynimiz var, siz kas yaparken biz tarihe not düşüyoruz' gibi züğürt tesellileriydi.
Tıpkı Cohen'in 'Çirkiniz ama müziğimiz var' demesi gibi...
'Page One'da parlayan şöhretine rağmen tabii ki gazetesi Tim Arango'nun çarşaf çarşaf fotoğraflarını basmayacak, imzası sadece bir satır yazı olarak yayımlanmaya devam edecek. Ama kuşkusuz sırf görüntüsü yüzünden haberlerinin okunurluğu artacaktır. Kendi adıma söyleyeyim, bu imzaya kesin daha fazla dikkat edeceğim!
Galiba çirkin çocukların devri kapanıyor medyada.Gazeteciler daha fazla tanınmaya başladıkça, sosyal medyadan televizyona görünür oldukça bizim de kendimize çeki düzen vermemiz gerekecek. Rekabet sadece kalemle değil artık...
Yakışıklı çocukların önü açılıyor yazılı basında. Bir zamanlar televizyonlarda acımasızca uygulanan güzellik kriterleri yavaş yavaş yazılı basına da yansıyor. Birinin dış görüntüsü onun yazarlığının ölçüsü değil kuşkusuz: Ama hem güzel olup, hem iyi yazıyorsanız hayatta epey şansınız var demektir. 'Page One'da yaşadığım tek şok bu olmadı. Belgesel boyunca dökülmüş saçları ve göbeğiyle gördüğümüz medya muhabiri Biran Stelter da meğerse bugünlerde 30 kilo kadar zayıflamış. Stelter kilo verme sürecini an be an twitter'dan duyurmuş, bu sayede de başarıya ulaşmış. Bir onun twit'lerine, bir de ne zamandır kurtulamadığım göbeğime baktım.
Kesin anladım.
Bir süre sonra artık 'güzel olmak' sözleşmelerimizde şart koşulacak.

İtinayla şöhret diriltilir
Adım artık kendisinden bahsedilmeyen insanlara malzeme oluyor. Hepimizin kendini okutmak için türlü numaralara başvurduğu gerçek, bir şey de demiyorum.
Bir tek Serdar Turgut'la bu oyunu sürdürmeye niyetliyim. Madem dirilmek için benden yardım istiyor, bana uzattığı eli tutmak yakışır... Bir 'burundan' Serdar Turgut yaratma görevi üzerime kaldı. Peki ya Makbule Özyener'e ne demeli?
İyi ki bir kere dalga geçtik. Ne hoşuna gitti... Epey zaman sonra ilk kez sayemde magazin eklerinin birinci sayfasına çıktı.
Bizim gazetenin hukuk servisine de ayrıca tebrikler: Sonuna kadar haklı olduğumuz bir konuda bile kendi gazetecilerini savunamayıp ne gönderilirse dayıyorlar. Nedense bir tek bizim gazetenin itirazları kabul görmüyor.
Sevgili Makbule... Yeter ama... Başka kapıya... Başımda diriltilecek bir sürü eski şöhret var zaten, seninle uğraşamam.

CEVAP VE DÜZELTME METNİ
22.11.2010 tarihli AKŞAM Gazetesinde, yazar Oray EĞİN'in köşesindeki 'MAKBULE MESELESİ' başlıklı köşe yazısı ve http://www.aksam.com.tr/ adresli web sitesinin yazar Oray EĞİN'e ayrılmış olan sayfasında 22.11.2010 tarihli 'MAKBULE MESELESİ' başlıklı haberi, HANDE YENER aleyhine, müvekkilinin şahsını, mesleğini ve kamuoyundaki kişiliğini küçük düşürmeye yönelik, aşağılmak saiki ile hazırlanmış, yanlı haberler yayınlanmış bulunmaktadır.
Tekzibini talep ettiğimiz metinde '.. Bu iş hoşuna gittiyse, bu oyunu sürdürmek istiyorsa kendine faydası olduğunu düşünüyorsa her türlü katkıya hazırım... Yeniden dirilmesine yardımcı olacaksa yardıma hazırım... Yıllarca tezgahtar şarkılarıyla az eğlendirmedi bizi, onun borcuna sayarım.. Polemik feda olsun' şeklinde müvekkilenin gerek şahsını ve gerekse mesleki itibarını aşağılayan ifadeler kullanılmıştır.
Metnin yazarı; -nedenini anlamlandıramadığımız- müvekkileye duyduğu husumet duygularından kaynaklı, gerek seslendirdiği eserlerin niteliklerini aşağılayan ve gerekse kariyerindeki pozisyonu bakımından aslında olmadığı gibi çöküşteymiş görüntüsü yaratma gayreti ile kaleme aldığı yazısında, hakaret içeren ifadeleri fütursuzca sarf etmiş, müvekkilenin bir dönem yapmış olduğu mesleği, onursuz bir işle uğraşmışçasına, aşağılamak amaçlı olarak kullanmıştır. Oysa müvekkile yaptığı bu işten hiçbir zaman utanmamış ve kamuoyu önünde birçok kez bundan bahsetmiştir.
Müvekkile kamuoyunda saygınlık kazanmış, sevilen bir ses sanatçısıdır. Hali hazırda da mesleki kariyerinde çok iyi bir konumda bulunan müvekkilenin, yayınlanmış olan eserlerinin satış grafikleri üst seviyede olup, büyük bir hayran kitlesi tarafından izlenmektedir. Dolayısıyla bunun aksine yazar görüşleri yukarıda ifade ettiğimiz husumet duygularından kaynaklanmaktadır.
Yine aynı metinde; müvekkilenin ikinci adından utandığı, bu isimden kompleks duyduğu gibi, asla gerçeklikle ilgisi bulunmayan, yazarın müvekkileyi karalamak adına lanse etmeye çalıştığı ifadelere de yer verilmiştir. Metinde anlatılan olayın gerçekleşme biçiminin yazarın anlattıkları ile ilgisi bulunmamaktadır. Yazar, müvekkileyi açıkça küçük düşürmeye çalışmış ve bu durumu kamuoyunda kendi lehine çevirmek adına olayı çarpıtmış ve bunu yaparken de müvekkileyi, ikinci isminden utanan bir kişi olarak gösterme yolunu seçmiştir. Oysa müvekkile büyük annesinin ismini taşımaktan onur duymaktadır.
İş bu haber-metin, tek yanlı ve taraflı habercilik anlayışınızla, sansasyonel haber yaratmak saiki ile ve yazarın müvekkileye karşı duyduğu husumet duyguları ile hazırlanmış olup kamuoyu yanıltılmaya, müvekkilenin şahsı ve mesleki kariyeri aşağılanmaya çalışılmıştır. Haberlerdeki içerik ve ifadeler, müvekkilenin kişilik haklarını ve kamuoyu önündeki itibarını zedelemiştir.
Bu nedenle, Anayasa'ya, Basın Kanun'una, Basın Ahlak İlkeleri'ne Medeni Kanun ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olarak, objektif olmayan, hiçbir somut veriye dayanmayan, yazarının şahsi husumetinden kaynaklı olduğu açıkça anlaşılan ve müvekkilenin gerek şahsı ve gerekse mesleki itibarını aşağılamayı hedeflemiş iş bu haberlerin dikkate alınmamasını ve haberdeki ifadelere karşı her türlü hukuki ve cezai müracaat haklarımızı saklı tuttuğumuz kamuoyuna saygılarımızla bildiririz.
Makbule Hande Yener Vekili
Avukat Fisun
Mehlika ÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder