6 Haziran 2011 Pazartesi

Carî açık ve enflasyon ikilemi

Nisan ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 26,5 artarak 11 milyar 898 milyon dolara yükseldi.

Dış konjonktürdeki menfi gelişmelere rağmen başarılı bir performans sergilemiş.
Aynı çizgi sürdürülebilirse yıl sonu hedefi rahatlıkla tutturulabilecek.
İlk dört aylık trend, bu tahmini destekliyor.
İhracat, bu dönemde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22,4 artışla 43 milyar 337 milyon dolara ulaştı.
Dış ticaretin öteki ayağı ithalata gelince...
Sevincimizi kursağımızda bırakıyor.
Nisan ayında ithalat, yüzde 40,2 artarak 20 milyar 950 milyon dolara çıktı.
Dört aylık artış yüzde 44,1.
77 milyar doları geçti.
Dış ticaret açığı, diğer bir ifade ile ithalatla ihracat arasındaki fark, yüzde 86,7 artarak 33 milyar 670 milyon dolar oldu.
Yılın ilk dört ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66,3’ten yüzde 56,3’e geriledi.
Bu şu demek:
100 liralık ithalata karşılık ancak 56,3 liralık ihracat yapabiliyoruz.
Böyle devam ederse yıl sonunda dış ticaret açığı 100 milyar doları aşacak.
Ona bağlı olarak carî açık da 80 milyar dolar sınırını zorlayacak.
Carî açık ekonominin yumuşak karnı.
Aklı başında bütün uzmanlar aynı görüşte.
Farklı düşünenler de var tabiî.
Finanse edildiği sürece sıkıntı yaşanmaz diyorlar.
Bir diğer argümanları da şu:
“Carî açığı çoğaltan özel sektör.
Dış borcun önemli bir bölümü bu kesime ait. Ayrıca kamu maliyesi sağlam.
Bütçe açığının ve kamu borcunun millî gelire oranı düşük.
O yüzden endişeye gerek yok.”
Bu mantığı anlamak zor.
Ekonomi kamu ve özel sektörüyle bir bütündür.
Bir kesimde çıkacak arıza ekonominin tamamını etkileyecektir.
Hal böyleyken “Özel sektörden bize ne” denemez.
Her ne kadar hükümet renk vermiyor ise de tehlikenin farkında.
Bazı palyatif tedbirlerle carî açığı düşürme çabası içinde.
Ne var ki kolay değil.
TL değerli, kurlar ucuz olduğu sürece işi zor.
Merkez Bankası iki derede bir arada.
Bir yandan carî açığı kapatacak tedbirlere başvururken bir yandan da dövizin pahalanmasını arzulamıyor.
Çünkü pahalanan döviz, enflasyonu tetikleyebilir.
Mayıs ayı TÜFE’nin bir önceki aya göre yüzde 2,42, yıllık bazda ise yüzde 7,17 gibi beklentilerin üzerinde bir artış göstermesi bu kaygıyı destekliyor.
Korku bu.
Halbuki Merkez Bankası’nın birinci görevi fiyat istikrarını sağlamaktır.
Dolar biraz kıpırdanıp 1,60’ı zorlayınca Merkez Bankası derhal devreye girdi.
Günlük döviz alım miktarını 50 milyon dolardan 40 milyon dolara indirdi.
Rakam küçük.
Piyasaları etkilemez.
Olsun.
Verilmek istenen mesaj önemli:
“Kurların yükselmesine müsaade etmem.”
Enflasyon dizginleniyor...
Ama carî açık artıyor...
Bu ikilemden nasıl çıkılacak?
Her halde seçimden sonra daha radikal tedbirler gündeme gelecektir.
06.06.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder