30 Temmuz 2011 Cumartesi

Hangi delil

31 Temmuz 2011 Pazar
Bir şeyi gözümle görsem, elimle dokunsam, kulağımla işitsem akla aykırı ise kabul etmem. Çünkü maddi delillerin üretilebileceğine ama doğru düşünebiliyorsanız kimsenin sizi aldatamayacağına inanırım.

Yazdıklarımın darbecileri savunmak amacı taşımadığını söylememe gerek yok. Bu konuda ülkemizde devlet eliyle yapılan tek operasyonun aktörlerinden biriydim ve ciddi bedeller ödedim. Ancak bugün demokrasiyi savunanlardan farklı bir bakış açım vardı. Olayın hangi güçlerin eseri olduğunu, ülkemizin dünya üzerindeki yerinin değiştirilmek istenip istenmediğini soruşturdum. Yani herhangi bir olayı değerlendirirken şüphesiz bunun kanunlara uygun olup olmadığı araştırılır ama siyasi hedefleri gözardı edilirse hem kiminle mücadele ettiğinizi bilemez hem de geleceğe yönelik tedbirler alamazsınız.



Bir ideal uğruna mücadele edenler için hazırlanan bir tuzak vardır. Onlar kendilerini destekleyen her bilginin doğru olduğunu peşin olarak kabul ettikleri için üretilmiş delillerle yönlendirilebilirler. Üstelik bu deliller devletin güvenlik güçleri tarafından sağlanmamışsa, bir takım belirsiz kanallardan geliyorsa dikkatli olmak gerekir. Delilleri sağlayan sizin idealinizi paylaştığını ve ortak hedefe hizmet ettiğini söyler. Aslında tam ters bir hedefe yönelik olabilirler ve sizi haksız eylemlere sürükleyerek gücünü kendi hegemonyasını güçlendirmek için kullanan bir güce dönüştürürler. İkinci aşamada eldeki delillerin üretilmiş olduğu ortaya çıkarılır ve sizi gözden düşürürler.

Ben siyasi atmosferi şöyle değerlendirdim: AK Parti’nin iktidara gelişi dünyadaki bazı güçlerin işine gelmiyordu ve bunlar partinin ideolojisinin resmi ideoloji ile çeliştiğini görüyor, bu partiye karşı alışık oldukları yolu seçiyor ve bir darbe peşinde koşuyordu. Güçlü bir muhalefet oluşturma imkanına sahip olmalarına rağmen kestirme saydıkları yolu tercih ediyordu.

Uluslararası boyutta bunu desteklemeyen güçler de vardı ve başarılı olamadılar. Bu yola sapanlar yargılanmaya başladı. Ancak ciddi bir hata yapıldı ve darbe engellemekle yetinilmedi ve kurunun yanında yaş da yakılmaya başlandı. Yani yetişme biçimleri nedeniyle resmi ideoloji dışındaki görüşlere karşı olması doğal olan kimselerin günlük konuşmaları da delil sayıldı.

Darbeyi destekleyen güç önündeki fırsatı kaçırmadı. Ne kadar çok insan suçlanırsa, üstelik bunların önemli bir bölümü üretilmiş delillerle itham edilirse şanslarının artacağını gördüler. Ansızın yüzlerce üst düzey komutanın tutuklanmasıyla karşılaştık. Kendime şu soruyu sordum: Darbe yapacak olsam bu kadar insana haber verir miydim yoksa birkaç kişi aramızda karar alır gerisi süreç içinde emirlere uyarlar mıydı? Zaten yetişme ortamları bu sürece uygun olduğu için herhangi bir sorun da çıkmazdı.

Karşı gücü yener ve ezersiniz. Ama sizin tarafınızda olanın yanlışlıklarını düzeltirsiniz. Biz çocuğunu dayakla terbiye eden ana babalara benzedik. Bazı yayın organlarında asker aleyhtarı haberler ön sırada yer aldı.

Gerçekte herkes değişiyordu. Çok önem verdiğimiz siyaset kurumu artık eskisi gibi değildi ve olamazdı. Bu değişimi bürokraside de gerçekleştirilirken çok savunduğumuz adaletten, insani değerlerden uzak kalamayız. Uşaklarla bir yere varılmaz. Önce sağlam karakter, sonra buna eşlik eden doğru bir dünya değerlendirmesi gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder