30 Temmuz 2011 Cumartesi

Ramazan orucu ne zaman geldi?

Müslüman dünyasında 1387 yıldır Ramazan orucu tutuluyor. Bu gece de yeni bir Ramazan orucuna kalkılacak.
Bütün Müslümanlara hayırlı olsun.
Öncelikle belirtelim ki Ramazan orucu; Müslümanlığın ilk başlarında yoktu. Ancak ve Ancak, Hz. Muhammet Medine'de yerleşik hale geldikten sonra; artık kendi din anlayışını Yahudilik'teki ve Hıristiyanlıktaki oruç ibadetlerinden ayırmak için Ramazan'ı devreye soktu. Ve İslam'ın sünni kolunda Ramazan orucu, zamanla imanın şartlarından birisi olarak kabul edildi.

HER DİNDE VAR

Önce şunu belirtelim: Oruç, yalnız Müslümanlıkta değil bütün dinlerde şu ya da bu ölçüde yer almıştır. Örneğin Yahudilikte şu oruçlar vardır: Yom Kipur, Ester Orucu, Asara Betevat, 17 Temmuz Siva Asar, Tisa Be Av. Yahudilikte oruç bir günle sınırlıdır ve 24 saatliktir.
Hıristiyanlik'ta perhiz terimi, orucu anlatır. Bu dinde oruç; kişinin işlediği günahların cezasını daha bu dünyada iken çekmesine yöneliktir. İncil; bu konuya çok önem verir ve oruçlu kişileri de över. Ancak Hıristiyanlıkta orucun zamanı ve kuralları hakkında tam bir birlik yoktur.
Bu dinde Hz. Isa'nin öldükten sonra dirildigi ve göğe çıkarıldığına inanıldığı Paskalya'da oruç tutulmasi çok kıymetli bir ibadet kabul edilmiştir.
En eski dinlerden olan Mecusilik'te (Zerdüştlük) oruç insanın kendini arıtmasının bir biçimi olarak yer alıyordu.
Ortadoğu'da İslamiyet öncesinde yaşayan dinlerden olan Sabiilik'te, oruç kendini kötülüklerden arıtmanın bir yolu olarak vardı.
Mani dininde orucun büyük önemi vardı ve 12. ay oruç ayı idi.
Vedalardan çıkan Hint dini Brahmanizm'de oruç neredeyse insanın kendisini açlıktan öldürmesi derecesinde önem kazanmıştı. Budizm bunu oldukça yumuşatmış ama orucu temel tapınma yollarından birisi olarak kabul etmiştir.

İSLAM GELİNCE
Müslümanlıkta oruç, Arapça savm olarak adlandırılmıştır.
Oruç, Araplar tarafından putperestlik döneminde yine Ramazan ayı içinde tutuluyordu. Yahudilerin orucu olan 10 Muharrem'e denk düşen günde de 1 gün oruç tutuluyordu.
Ramazan ayında oruç tutulması, 624 yılının Şaban ayında zorunlu hale getirilmiştir. Bu zorunluluk 'Bakara Suresi'nin 183.184. ve 185. ayetlerinde yer almaktadır.
Bakara, 183 ayet: 'Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı.
Böylece umulur ki fenalıklardan korunursunuz.
184: 'Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunup tutamayan, diğer günlerde sayısınca tutar. Oruç tutamayanlar; bir yoksulu doyuracak fidye vermelidir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır. Yine de oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.'
183. ayetin işaret ettiği üzere; Ramazanda emredilen oruç kişiyi doğru yola sokmak amacını güder ve onun yapacağı yanlışlara karşı bir diyet gibi takdim edilir.

KURAN'DAKİ DİĞER ORUÇLAR
Kuran'da yalnız Ramazan orucu olduğu biçimindeki çok yanlış bir şartlanma vardır. Ramazan dışında şu oruç biçimleri Kur'an'da dile getirilmiştir:
1- Bakara Suresi, 196. ayete göre: Hacda kurban kesmeyenler bunun yerine 10 gün oruç tutabilir.
2- Nisa suresi, 92. ayeti: Yalnışlıkla bir başka Müslüman'ı öldürenin (...) iki ay oruç tutması. (Islah etme yöntemi)
3- Maide Suresi, 89. ayeti: Yalan yemin edenlerin üç gün oruç tutması...
4- Maide, 95. ayet: Hac sırasında av hayvanı öldürenin saptanacak ölçüde oruç tutması.
5- Mücadele Suresi, 3. ve 4. ayetler: Karılarından boşanma yemini edip bundan dönenlerin 60 gün oruç tutacakları.
6- Ahzap Suresi'nin 35. ayetinde oruç tutan erkek ve kadının sevap kazanacakları belirtiliyor.
Kuran'ın gösterdiği üzere; İslam dini oruç konusunda zorluk önermez; kolaylık getirir.
Ramazan orucunun İslam'ın temel şartı gibi gösterilmesi ve bu orucu tutmayanların inancının eksik olduğu ise hiçbir ciddi temele dayanmayan şeriatçı uydurmasıdır.
Önceki dinlerde olduğu gibi İslam dini de orucu; kişinin terbiye edilmesi açısından tavsiye eder.
Yani; oruç; iman için değil; kişinin terbiye edilerek topluma kazandırılması açısından bir eski eğitim biçimi olarak kullanılmıştır.

ESKİNİN DEVAMIDIR
İslam dini; Hz. Muhammet tarafından 610 yılından başlayarak Mekke'deki Araplara duyurulmaya başlandı. Peygamber'de oluşan Tanrısal ilhamlar (vahiy) parça parça; bu topluma aktarıldı.
Hz. Muhammet; Mekke'deki Arap derebeylerinin haksız düzenine karşı bir başkaldırı kahramanı gibi ortaya çıkmıştı. Bütün Orta Çağ hareketlerinde olduğu üzere; Mekke'deki bir sosyal hareket de kendisini dinsel kalıp içinde dışa vurdu.
İslam'ı getiren önder Muhammet Mustafa; hareketini; o dönemdeki gençlere; kölelere, kadınlara, ezilmiş durumdaki alt Arap kabilelerine dayandırdı. Egemen zulüm sistemine karşı dinsel içerikli bir başkaldırıyı örgütleri ve geliştirdi. Oruç; öncelikle kölelerin ve yoksulların kanı canı üstünde keyf süren Arap derebeylerine; açlığı hatırlatmak için düşünülmüş doğru bir yaptırımdı.
Lakin kısa süre sonra İslam'ın zenginleri orucu şeklen tuttular; yine yoksul tabakalara kaldı orucun zahmeti...
Ne yazık ki bugün de durum böyledir. Orucu yoksullar tutuyor; bayramı zenginler yapıyor.

HAC DA ESKİDEN
Hz. Muhammet; yeni toplumunu kurarken de onları bir arada tutmak için eskiden beri var olan dinsel pratikleri devam ettirdi. Ama onlara yeni bir biçim vererek...
Örneğin hac ibadeti; Arapların müşriklik dönemindeki en kuvvetli ibadet biçimi idi. Bu dönem; aynı zamanda Arapların ticaret yaptığı, kimsenin kimse ile savaşmadığı bir süreyi kapsıyordu. O yüzden Kabe çevresi; 'haram bölge' ilan edilmişti. Yani burada kan akıtmak haram kılınmıştı.
Hz. Muhammet, Mekke'yi ele geçirdikten sonra, Kabe'de bulunan putları kırdırdı ama hac ibadetini devam ettirdi. Yalnız; buraya artık putperest Arapların girmesine izin vermedi.
İkincisi de İslam öncesinde Arapların çoğu; Kabe çevresinde çıplak dönüyorlardı. Hz. Muhammet bu ayıplı görüntüleri de yasakladı. Geri kalan eski hac ibadeti olduğu gibi İslam dini içine alınarak sürdürüldü.
Bu konuyu merak edenlere, Taberi Tarihi'ni okumalarını öneriyorum. Kabe'de Hübel isimli putun saklandığını; o yüzden buraya Hübelin Evi bile denildiğini göreceklerdir.

SAKİN OLMAK
Bu yaz sıcağında oruç tutanların kan değerlerinde meydana gelen değişmenin davranışlarına da yansıdığını akşam trafiğinde çok rahat görüyoruz.
Oruç; ancak bunu tutabileceklerin tutması gereken bir ibadet. Oruç tuttum diyerek evde kavga çıkartanlar; yolda birilerine çatanlar; yol kesenler; sevap değil günah kazanıyorlar. Hele hele oruç tutmayanlara zarar vermeye kalkışanlar yok mu? Kendilerini, haşa, Allah'ın ceza işleri müdürü gibi gören bu oruçlu kardeşlerime sakin olmalarını tavsiye ediyorum.
Oruç tutmayanların da oruçluları anlayışla karşılamalarını bekliyorum.
Yoksulları unutan bir Müslüman'ın oruç tutmasının da kuru bir ibadet olduğunu, önemle vurguluyorum.
Umarım ki bu ramazandan sonra daha kardeşçe bir Türkiye'ye adım atarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder