29 Temmuz 2011 Cuma

Kurt gazeteci

30Temmuz 2011 Cumartesi
Niteleme bana ait değil. Bir internet sitesine ait...

Peki, “kurt gazeteci” kim?

Kim olacak? Mehmet Tezkan...

Tezkan’ın “kurtluk” başarısını bilmiyorum. Meslekte kuş kondurup kondurmadığını da bilmiyorum. “Liyakati” ve “değeri” konusunda da bir malumatım yok. Tanıyanlara sorum, “Eh işte... İyi bir yazı işleri elemanıdır. Her eve lazımdır. Böylelerinden çok var Babıali’de” dediler.

Doğrudur.


Tabii bu “iyi yazı işleri elemanı”, aynı zamanda Milliyet’te “köşe yazarlığı” yapıyor.

Kızmazsa, bir şey söyleyeceğim:

Parlak bir yazar değil.

Daha doğrusu, aranan bir yazar değil.

Ben aramıyorum mesela.

Hani, “ustalık bana göre değil” deyip gazetesinden istifa eden Ferai Tınç gibi, bir gün Türk matbuatını yokluğuyla cezalandırmaya kalksa, “Nerede yahu bu Tezkan? Niçin yazmıyor?” diye soran çıkmayacak.

O derece “uzak” yani...

Peki, niçin “kurt” sıfatını uygun görmüşler? Agresyonu yüksek bir arkadaş olduğu için mi?

Kendisiyle bir kez müşerref olmuştum; o da uzaktan... Ankara’da, gazetecilerin sık sık boy gösterdiği bir mekânda “yandaş” arkadaşlarla oturuyoruz... Hemen arka taraftaki masada, her halinden içkili olduğu anlaşılan biri, bizim bulunduğumuz bölüme doğru “yandaş masa, yandaş masa, ha ha ha” diye zırıl zırıl bir şeyler söylüyor... Dikkat kesildim, bizim kısımda oturan Ergun Babahan’a laf gönderiyor.

Kim olduğunu sordum... “Mehmet Tezkan” dediler.

Meğer Ergun’a takılıyormuş.

Daha doğrusu, “şakalaşıyor”muş.

Bu tuhaf şakacı arkadaşın “şakası”, bana, birkaç adet Mehmet Tezkan yazısına patladı. Hiç de merakımı celbeden biri olmadığı halde, birkaç yazısını okumak zorunda kaldım.

Şunu gördüm:

Fikri takip yapıyor.

Kendince muhatabında “çelişkiler” bulup Allah ne verdiyse yükleniyor.

Hangi internet sitesine girseniz, mutlaka, “Mehmet Tezkan’dan, çok ağır sorular” türünden bir başlıkla karşılaşıyorsunuz...

Mehmet Tezkan morarttı...

Mehmet Tezkan filancanın açığını yakaladı.

Memet Tezkan “yandaşlara” çok pis çaktı

Mehmet Tezkan Dumanlı’yla kafa buldu.

Herhalde “kurtluğunu” bu “çakma ve kafa bulma” başarısından alıyor.

Ben izindeyken, Salih Memecan’ın başında bulunduğu “Medya Derneği”ne çakmış.

Medya Derneği’nin suçu, Deniz Feneri sanıklarını cezaevinde ziyaret etmiş olması.

Buyuruyor ki (özetle) Tezkan: “Ergenekon sanıklarını neden ziyaret etmiyorsunuz. Bu ayrımcılık değil mi? Ne demek yani, bundan sonra Bizim gazeteciler örgütü, sizin gazeteciler örgütü mü olacak?”

Haklısın da muhterem, “bizim gazeteciler örgütü” gerçekliğini ortaya çıkaran, biraz da sizin gazeteciler örgütü anlayışı değil midir?

Sizin gazeteciler örgütünüz, cemiyetinden konseyine, sendikasından odasına, Ergenekon sanığı olmayan hangi gazetecinin derdiyle dertlendi? Kendilerine “yandaş” denilen hangi meslektaşı “gazeteci” yerine koydu ve bol keseden dağıtılan ödüllerden bugüne kadar kaçını yararlandırdı?

Darbeye asker yazılmak sizde... Bkz. 28 Şubat.

Karargâha hat kurmak sizde... Bkz. Andıç haberleri...

Yalan haberi ödüllendirmek sizde. Bkz. Özdemir İnce’nin haberi...

İdeolojik kayırmacılık sizde... Bkz. Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi’nin faaliyet geçmişi.

İdeolojik taltif mekanizması sizde... Bkz. Bugüne kadar dağıttığınız bütün meslek ve başarı ödülleri.

Mahalleye adam sokmamak sizde... Bkz. “Kurtarılmış” gazetecilik örgütlerinin “idari” yapıları...

Madem kurt gazetecisin, biraz da bunları yaz.

Sonra gel, Salih Memecan’ın icabına birlikte bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder