18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kimin eli kimin cebinde?..

 
Galiba çok yerinde bir tabir. Sıklıkla, beğenerek kullandığım bir ifade olmasa da burada gerekli oluyor sanırım. On üç yuvaya ateş düştü de bütün Türkiye sathı kavruldu. Yanan sadece on üç anne yüreği miydi... on üç anne en başta... on üç baba... on üç evlat... on üç eş... kardeş.... amca... dayı... ağabey ve dahası... Yanan, kavur kavur kavrulan Türkiye’nin ta kendisi oldu... Kürdüyle Türkü, Çerkezi, Abazası, Gürcüsü oldu... Türkiye’nin içi yandı, feryadı kürenin öbür ucundan duyuldu. Ana yüreği gibi yananı var mı acaba... On üç körpe yavrunun on üç anası göz yaşını içine akıttı da ahları sadırları delercesine yaktı geçti, Kaf Dağına ulaştı... Şimdi bakıyorum. Seyrediyorum. Türkiye ile birlikte gözlüyorum. İri siyah arabalar ardı ardına vızır vızır işliyor. Devasa binalara çabuklukla giren çıkanlar artıyor da artıyor. Toplantı ardına toplantı...birbirini kovalıyor. Nedir, kimdir, nasıl oldudan öte ne yapılacağının tartışması zihin haritalarını zorluyor. On üç ocağa düşen ateş cayır cayır yakmaya...yaktıkça yıkmaya...devam ediyor.

On üç masum cesur yürek şehadete yürüdü. Kırkla vuruldu. Kırk kilo teçhizatla kırk üç derece boğucu sıcaklıkta kırktan arda kalan dört günlük operasyona giderken keklik gibi avlandı...mı...şimdi sorumlular aranıyor...PKK?...ondan farklı bir davranış beklemek saflık olacaktır. Adamların işi zaten Türkiye insanına karşı savaşmak...yani kendilerinden beklenenin ne fazlasını ne de eksiğini yapıyorlar demek doğrudur. Ama sonuç? Sonuç neden böyle olmuştur asıl buna bakmak lazım değil mi? Düzenli bir ordu...devlet ordusu...bir ülke ordusu...kurumsallaşmış bir askeri örgüt nasıl olurdu da üç beş, haydi diyelim elli yüz bilemedin beş yüz, nüfusu ne olursa olsun sonunda eşkıya tabir edilen bir avuç, bir mahalle dolusu, bir şehir, bir kent ne ise “kadarcık” teröristle başa çıkamaz...dün değil bugün değil hiç başa çıkamaz, son noktayı koyamaz... İşi gücü nedir bir ulus devletin “düzenli” ordusunun... Asker tarafından kurulan, onyıllar boyunca askerce rap rap marş marş yönetilen bir ülkede -yanlış anlaşılmasın böyle olmasını tasvip ediyor değilim- askerin siyasete aktif olarak katıldığı bir yönetim şeklinde -evet evet çok yakın zamana kadar, değil mi- bunca masum evlat neden teröre kurban edilir... Herkes üzerine düşeni yapıyor olsa(ydı) böyle mi olur(du)... Bilmem... ne bileyim... hani insanın aklına düşmez mi... Şeytan dürtüp sokmaz mı?.. Başbakana, devlet erkanına... camiye... imama suikast planları yapacağına, kafayı bu denli zararlı işlere yoracağına...bilmem... hani diyorum otuz yıldır kaç otuz bin insanın hayatına mal olan şu terörün sonunu getirecek bir plan çizilemez miydi... Yapılırdı elbet diyen yok mu...
Varsa belki de yapılanda da yapılmayanda da bir bit yeniği aramanın zamanı gelmiş olabilir mi?.. sorular...sorular...sorular. Yürekler dağlandı. Soruların ardı arkasıysa kesilmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder