30 Temmuz 2011 Cumartesi

Orduyu dizayn etmek!

Orduyu kim şekillendirecek? Özellikle komuta kademesini.
CHP'li yetkililerinin açıklamalarına göre, siyasetçi askerin işine burnunu sokmamalıymış... Özal Başbakanken, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ, Askeri Şûra'dan önce, 2 Temmuz 1987'de istifa etmişti. Amacı, Kara Kuvvetleri Komutanı Necdet Öztorun'u Genelkurmay Başkanlığı'na getirmekti. Üruğ, 30 Ağustos'u bekleseydi, Necdet Öztorun Genelkurmay Başkanlığı'na yükselemeyeceği için, o tarihte Üruğ ile birlikte emekli olacaktı. Üruğ, erken istifa ile Öztorun'un yolunu açmayı arzu etti. Özal, Cumhurbaşkanı Evren ile anlaşarak, bu teşebbüsün önünü kesti. "İki Necdet operasyonu" olarak anılan olayda, Üruğ'un yanı sıra Öztorun'un da istifası sağlandı. Genelkurmay Başkanı olabilmek için kuvvet komutanlığı yapmak gerekiyordu. Necip Torumtay, 2 Temmuz 1987'de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na, 24 Temmuz 1987'de de Genelkurmay Başkanlığı'na atandı.

Özellikle Türkiye gibi darbelerden çok çekmiş bir ülkede, kuvvet komutanlarının seçiminde siyasetçinin çok titiz davranması gerekiyor. Yasalar, kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay Başkanı'nın atanmasında zaten, siyasetçiye yetki veriyor: Kuvvet komutanları, Milli Savunma Bakanı'nın inhası ve Başbakan ile Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla atanıyor. Genelkurmay Başkanı ise, cumhurbaşkanının onayına sunulan Bakanlar Kurulu kararnamesiyle görevlendiriliyor.
Demokrasi geliştikçe, siyasetin askere müdahalesi de yadırganmayacaktır.

Tutukluluk üzüyor
Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in üzüntüsünü anlıyorum. Meslektaşları, devre arkadaşları bir bir tutuklanıyor. Belki bazıları, dava sonucunda beraat edecek; ama yasa gereği terfi edemiyor, hak kaybına uğrayıp peşinen ceza almış oluyor. Tamam da... Hükümet ne yapsın? Askerlere isnat edilen suçlar çok ağır. Bir zamanlar, cezası idam olan fiiller söz konusu.
Ben de, keşke, "ele başı" gibi görünenler haricinde, diğerleri tutuksuz yargılansın diye düşünüyorum. Muvazzaf olan şüphelilerin serbest kalınca görevlerinin başına dönmeleri sakıncalı olsa bile, Milli Savunma ve İçişleri Bakanları, onları açığa alarak bu sorunu çözebilirdi.
İktidar talimat mı verecek hâkimlere? Peki böyle bir müdahale, askeri vesayetten kurtulma sürecini zaafa uğratmaz mı?
İstifa işe yaradı mı?
Komutanların istifasını, CHP'nin Meclis boykotuna benzettim. Varılmak istenen hedefe ulaştıracak bir yöntem mi istifa? Ya da boykot? Sanıyor musunuz kamuoyu bu tavrı onaylayacak! Eskiden olsa etrafı bir korku sarardı; hassasiyetleri rencide edilen Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin (TSK) hamle yapacağı endişesi doğardı. Siyasetçiler de, komuta kademesinin verdiği ayara uymadıkları takdirde başlarına geleceklerden çekinirdi.
Darbe, sözlü muhtıra, mini muhtıra, e-posta muhtıra, andıç, demokrasiye ince ayar vs... İnsanların canına tak etti. Bu yüzden, askeri kışlasına sokma çabaları, siyasetçinin itibarını arttırıyor.

Değdi mi?
Attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değsin. Ama değmedi.
Cezaevindeki arkadaşlarınız tahliye mi oldu? (Olmadı)
Komuta kademesini istediğiniz gibi dizayn mı ettiniz? (Aksine, hükümetin desteklediği Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel, beklenilenden çok önce Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturacak)
İktidarın ödü mü koptu? (Ne gezer!)
Kamuoyunun desteğini mi kazandınız? (Aksine, halkımız kriz çıkarandan hoşlanmıyor... Silvan sonrası, 13 şehit üzerine bu istifalar gelseydi bir anlamı olurdu. Alkışlanırdınız. Ama bugünkü şartlarda, ancak birkaç gün manşette kalacaksınız gibi geliyor. Yazık! Sürekli sermayeden yediniz.)
Attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmedi.

2010 krizi

2010 Şûra'sında da asker ile siyasetçi arasında bir çatışma çıkmıştı. Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Hasan Iğsız'ı Kara Kuvvetleri Komutanı yapmak istedi; Iğsız, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda ve İnternet Andıcı'nın hazırlanmasında etkili olmuştu; bu yüzden hükümet karşı çıktı. Başbuğ, Org. Aslan Güner ve Org. Saldıray Berk'in isimlerini sundu; onlar da kabul görmedi. Çünkü Aslan Güner, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını protesto için, eşi Hayrünnisa Gül'ün elini sıkmayan askerdi. Saldıray Berk'in adı ise, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'na karışmıştı.
Hükümet, Jandarma Genel Komutanı Atilla Işık'ı Kara Kuvvetleri Komutanı yapmak istedi ama Işık istifa etti. Protesto mahiyetindeki bu istifayı, başkalarının takip edeceği söyleniyordu ama beklenen olmadı. 2010 Şûra'sında 1. Ordu Komutanı yapılan Erdal Ceylanoğlu, 3-5 gün içinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na kaydırıldı. 2010 Şura'sında kriz böyle çözüldü.
Işık Koşaner'le birlikte istifa eden 3 kuvvet komutanı, zaten bu yıl emekli oluyordu. Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit ile Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay'a bir sözümüz yok. Çünkü onlar, 2010'daki tartışmalı Şûra'dan bir sene önce bu makamlara atanmışlardı. Ama Ceylanoğlu, pekâla geçen yıl bir fedakârlık (!) yapıp Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı kabul etmeyebilirdi. Hem bir yıl o makamda oturacaksınız, hem de giderayak, "Protestoda bizim de tuzumuz olsun" diyeceksiniz... Halk her şeyin farkında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder