12 Temmuz 2011 Salı

Bir diktatör-kirli futbol- medya (imparatoru) hikâyesi

13 Temmuz 2011 Çarşamba
Bugün İtalya’dan başlamak son günlerde yaşanan birçok gelişmeyi açıklamak açısından oldukça yararlı olacak.

İtalyan şirketlerindeki yüksek borçluluk ve ciro düşüşü, endişe verici düzeye zaten gelmişti. Ama artan kamu borcu ve düşük büyüme temposu, Berlusconi hükümetinin uzatmaları sağlayan manevralarıyla idare ediliyordu.

Ancak Berlusconi faktörüne eklenen Libya iç savaşı, İtalya’daki krizi öne çekti ve aynı zamanda da siyasi bir krize dönüştürdü. İtalya’daki krizin derinleşmesi Türkiye’yi de etkileyecek. Türkiye’nin ihracat artışı sağladığı bir pazar İtalya. Bu açıdan Türkiye’nin İtalya’daki krizi yakından izlemesi gerekiyor. Ancak bu kriz yalnızca ekonomi alanıyla sınırlı değil.

İtalya-Libya ilişkileri bize İtalya’daki ekonomik krizin derinliğini anlattığı gibi aynı zamanda AB’nin, siyasi ve ekonomik olarak ne kadar zor durumda olduğunu da anlatıyor. İlk önce İtalya-Libya ‘derin’ ilişkilerine bakalım.


İtalya-Libya ekonomik ilişkileri, sömürgecilik döneminin mirasının üzerine oturduğunu anlatan çok derin ‘anlaşma’ ve evliliklerle örülü.

Türkiye’de de yatırım projeleri olan İtalya’nın enerji devi Eni, zaten 1959 yılından beri Libya’da. Ama Libya, Lafico adlı finans şirketiyle Eni’ye ortak. Ayrıca, İtalya’nın ikinci büyük finans devi Unicredit’e de Libya ortak.

Tabii bunların dışında, FIAT ailesi ile Kaddafi ailesini birleştiren Juventus ortaklığı da unutulmamalı. Libya, 1977 yılında yine Lafico firması aracılığıyla FIAT’ın yüzde 15’ini satın almış ama zaman içinde bu hisselerini yüzde 2’ye düşürmüştü. Ancak oğul Al-Saadi Kaddafi, hem İtalya’da futbol oynamış hem de Juventus’un yönetim kurulunda bulunmuştu. Yani Ömer Muhtar’ın kemiklerini sızlatan bu Kaddafi-İtalyan sermayesi ilişkisi ve bu ilişkinin, Berlusconi dahil olmak üzere, İtalyan burjuvazisinin en tepelerindeki isimler tarafından sürdürülmesi, bugün hem Kaddafi krizinin çok başka bir boyutunu ortaya koymakta hem de Berlusconi hükümetinin ve İtalya’nın içinde bulunduğu açmazı bize anlatmaktadır. Bütün bu ilişkilere rağmen Berlusconi, Libya operasyonunda öne çıkmaya çalışmıştı. Berlusconi’nin bu tavrı siyasi bir şaşkınlıktan ziyade, Kaddafi sonrası oluşacak boşlukta, post-sömürgeci bir pozisyon kapmak ve Kaddafi’nin İtalya’daki yatırım-larına el koymak içindi. Ama işler Berlusconi’nin istediği gibi gitmedi. Libya işi uzadı ve İtalyan şirketlerindeki belirsizlik durumu artarken, yatırım kararları ertelendi, hisse değerleri düştü.

Tabii bu kriz hali doğrudan Berlusconi hükümetine de yan-sımakta, ekonomi yönetimi adım atamamaktadır. Örneğin, Maliye Bakanlığı’nın, üç yıl içinde 49 milyar Euro’luk bütçe kesintisi planını, Başbakan Silvio Berlusconi onaylamamakta, Merkez Bankası da Maliye Bakanlığı’nın bütçe kesintilerine şiddetle karşı çıkmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder