18 Temmuz 2011 Pazartesi

Her şeyi anlatan fotoğraf!

Önceki gün. Yer: Fatih Camii. Vefat eden Ensar Vakfı eski  Başkanı Ahmet Şişman’ın cenaze namazı var. Namazda sürpriz iki isim.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan!
İkili sadece namaz kılmıyor, merhum Şişman’ın naaşına da omuz veriyor.
Güzel bir fotoğraf.
Eski bir dosta son görev yerine getiriliyor.
Tam bu noktada bir parantez açıp soralım.
Sahi, eski tanıdıklarının cenazesine katılıp naaşını taşıyan Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan aynı şeyi bu ülke için toprağa düşen Mehmetçikler için neden yapmadı?
Üstelik o törene katılmak ikisi için de vecibe, zira biri Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan!
Evet işin bam teli burasıdır.

Özellikle de devletin birliğini temsil eden Abdullah Gül’ün ülke birliği adına şehadet şerbetini içen o gencecik çocukların naaşını sırtlaması onun bir bakıma temel  görevi değil mi?
Sakın o gün  başka programı vardı demeyin!
Bakın CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da Hilary Clinton’la  İstanbul’da randevusu  vardı, ama önce Ankara’da  şehit cenazesine katıldı, ardından Bayan Clinton’la buluştu. Dolayısı ile program yoğunluğu bahane!
Farkında mısınız bilmiyorum, ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan şehit cenazelerine katılmıyorlar.
Özellikle de Abdullah Gül, bırakın cenaze merasimlerine katılmayı, bir kere olsun PKK’yı yerden yere vuracak sert bir açıklama bile yapmıyor.
Tekrar tekrar soruyorum, yoksa Abdullah Gül şehitlere ilgi gösterirsem dışarıdaki birilerini yani Paxamericana’yı incitirim diye mi düşünüyor? Eğer öyle ise bu yaptığı yeminini çiğnemek değil mi?
Evet sevgili okurlar, Fatih Camiindeki o cenaze fotoğrafı bir şeyi netleştirmiştir.
Gül ve Erdoğan için Ensar Vakfı TSK’dan, ölen  Ahmet Şişman da Mehmetçiklerden daha muteber!
Hayır öyle değil demeyin; tersi olsa, ikili Mehmetçiklerin cenazesinde olurdu... Ne demişler, fikir ne ise zikir odur ya da “Âyinesi işdir kişinin lâfa bakılmaz!”
Bu müthiş çelişkiyi anında yakalayıp afişe eden Metin Yılmaz’a tebrikler..
Önemli not: Korhaber dün önemli bir haberciliğe daha imza attı ve AB tarafındanTürk vatandaşlarına uygulanan vize bağlamında avukat Yavuz Selim Sarıibrahımoğlu’nun elde ettiği son başarıyı okuyucularına sundu. Haberin ayrıntıları korhaber.com’da.

İSABETLİ KARAR
Milliyet’e Karacan’ı Başbakan mı istemedi?
Ne yazdı isek o!
Milliyet-Vatan satışında belirsizlik  ve kaos devam ediyor.
Demirören’ler ortak aldığı Karacan’ı kapıya koymak için harekete geçti ki, konu genel basına yansıdı.
İyi kaynaklardan aldığım kulis bilgileri şöyle:
Malum Milliyet’le Vatan’ı Demirörenlere aldıran AKP zirveleri!
Erdoğan Demirören bu satın almada Karacanları örtü olarak kulanmak istemiş ve ondan ötürü ortak almış; lakin Karacan ismine yine siyasetin tepelerinden tepki gelmiş.
İddialara göre o tepeler Taha Akyol’u önermiş.
Akyol ise yaşını ileri sürüp oğlunu işaret etmiş.
Ancak, Mustafa Akyol çok genç ve deneyimsiz olduğundan karar verilememiş. Bu arada Taha Akyol ve Hasan Cemal’in de içinde bulunacağı bir  yayın konseyi düşünülmüş.
Hülasa Milliyet ve Vatan’da arayış sürüyor.
Milliyet için söylenen künyede Demirören yazıyor ama gazete fiilen Aydın Doğan’da gibi; zira onun ekibi var.
Eylül’e kalmaz Milliyet’te taşlar yerinden oynayacak.
Not: Ahmet Hakan’ın Banu Güven tespitine aynen katılıyorum, bu hanım kendini gazeteci zanneden ama asla gazeteci olmayan manken-gazeteci arası bir şey ve hakikaten soru sormayı bilmiyor. NTV’nin belki de tek isabetli kararı bu Banu’nun kapıya konmasıdır.

ABBAS YOLCU MU?..
Sezgin Tanrıkulu BDP yolunda mı?
Sezgin Tanrıkulu’nun geçmişi ya da siyasi çizgisi malumdur.
CHP’nin onu aday yapması ise güya Kürtlere verilen bir mesajdı ama kabul görmedi; zira CHP’nin Kürtlerden aldığı ya da alamadığı oylar ortada.
Biz o günlerde yazdık; bugün de söylüyoruz.
Bulunduğumuz siyasi iklimde ırkçı Kürtler BDP’li, dinci Kürtler de AKP’lidir ve bunun ters yüz edilmesi şu gün için mümkün değildir.
Kılıçdaroğlu, maalesef, mümkün olmayanı mümkün yapayım derken Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de oy yitirmiştir.
İşin dramatik tarafı CHP’nin o yanlış politikasını hâlâ ısrarla sürdürmesidir ki Sezgin Tanrıkulu’nun son beyan ve açıklamaları bunun delilidir.
Ancak son süreçte ilginç bir şey oldu ve Tanrıkulu’nun yanlış yorumlanacak açıklamasına CHP ipotek koydu ki, laf aramızda çok iyi yaptı.
Peki bu ne anlama mı geliyor?
Üç vakte kadar Sezgin Bey BDP yolunda olacak!
Sadece o da değil, Binnaz Toprak da CHP’de uzun süre kalmaz!

YALANIN KUYRUKLUSU...
Güneydoğu’ya yıldız yağmuru imiş!
Ne imiş efendim Güneydoğu’ya yıldız yağacakmış!
Peki yıldız ne mi?
Başarılı subay ve generaller imiş! Peki bugüne kadar gidenler ne imiş!
Sürgün edilenler, yani işe yaramaz olanlar imiş!
30 Ağustos’da Kara Kuvvetleri Komutanı olacak olan Necdet Özel, şimdi bölgeye en başarılı subay ve generallari gönderecekmiş!
Bu haber bütün yandaş medyada manşetlerde!
Amaçları Necdet Özel’i yağlamak, gazlamak ve YAŞ’taki yeni dizaynı bu kılıfa oturtmak.
Gelelim bu haberin doğruluğuna... Külliyen yalan; çünkü TSK’da tayin ve terfiler torpile göre değil, kurallara göre olur ve her subayın hangi bölgelerde görev yapacağı çok önceden bellidir. Deniz Kuvvetleri hariç, istisnasız her subay güneydoğuya gider.
Açın bakın, komuta kademesinde olan ya da olmayan her subay ve generalin güneydoğuda üstelik birkaç dönem görevde olmuştur.
Bu haberin gösterdiği şey YAŞ’a ciddi bir hazırlığın yapıldığı ve kıyımın olacağıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder