16 Ağustos 2011 Salı

Asr-ı Saadet bitiyor mu?



Sizin için sıradan bir haber olabilir ama ben gözlerime inanamadım. Haber şöyle idi: 'Hükümet yerli malı kullanma kararı aldı. Sanayi Bakanı Nihat Ergün; 'Pahalı bile olsa yerli malı kullanacağız.' diyerek bu değişikliği açıkladı. Ve bizim gazeteler de birden bire bu politikaya destek çıktı.
Ayıp değil mi beyler?
Küreselleşme gibi bu modern dönemde; tek seçenek olan liberal ekonomik sistemde, 'Yerli malı kullan!' sloganı ayıp değil mi?
Utanmasanız, size faşist denilmesinden korkmasınız şöyle haykıracaksınız:
'Yerli malı, Türk'ün malı
Herkes onu kullanmalı.'
O yüzden soruyorum ya:
-Ne oluyor; Asr-ı AKP hitama mı eriyor?


ELİN PARASIYLA ELİN MALI
Biz. 10 yıldan fazladır hep şunu yazıyoruz: 'Türk milleti; elin parasıyla elin malını kullanıyor. Uluslararası tefeci sermaye; veriyor sana parayı; bir şart ileri sürüyor: Buyur sana istediğin kadar para; bol bol harca amma benim malımı alacaksın. Verdiğim paralarla alışveriş merkezleri kuracaksın ama oradaki dükkanlara da benim malımı koyup satacaksın.'
Öyle de oldu.
Bir de elimize banka kartı tutuşturdular.
Bol bol harcadık.
Borç yükümüz de giderek arttı.
Hükümet; borcu neredeyse bitirdiğini söylese de yalan söylüyordu. Özel elbise giydirilen borç; AKP iktidarları döneminde neredeyse yüzde 150 artmıştı.
El parasıyla AVM'ye girenin düzeni uzun süre ayakta kalamazdı.
Gerçi hükümetin mali tablolarında 'Net hata noksan' kalemi altında, 6 ayda kaynağı belirsiz bir 10 milyar dolardan söz ediliyor.
Bu parayı birileri iktidarımıza bağışlamış olmalı.
Acaba Suudi Arabistan mı; Birleşik Amerika mı? Bu paranın Suriye'ye yapacağımız paralı askerlik için mi verildiğini kim sorgulamak ister?
Amma velakin bunca özel destek; 2 aylık cari açığımızı bile karşılamaya yetmiyor.
O zaman ne yapacaksın arkadaş?
'Yerli malı Türk'ün malı
Herkes onu kullanmalı.' diyeceksin.
Şimdi hükümet, işte o küreselleşme, liberal ekonominin faziletleri gibi yüksek perdeden atmayı bıraktı; gerçeğe dönmeye başladı.

DIŞARIDAN PAMUK-ŞEKER-FINDIK
Şu işe bakın ki Yunanistan'ın yüzölçümünün yaklaşık iki katı büyüklüğünde tarım alanına sahip olan Türkiye; Yunanistan ve ABD'den pamuk, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa, Mısır'dan pirinç, Ukrayna'dan mısır, İtalya'dan bakla, Çin'den sarımsak, Meksika'dan nohut, Kanada'dan mercimek ithal ediyor.
Elbette ki dışarıda daha ucuz diye; çiftçilere şekerpancarı ekimi yasaklanıp şekere de milyonlarca dolar akıtılıyor.
1970'li yıllarda, dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye; bugün karnını doyurmak için dış ülkelere 10 milyar dolara yakın para veriyor. Öyle ki kurbanlıklarımızı bile artık Güney Amerika ülkelerinden getirmek zorunda kalıyoruz. Ve, dünyanın en pahalı etini yiyoruz.
İşte bu çöküş; bize hükümetin hararetle savunduğu liberal ekonomik düzenin bir armağanı oluyor.
- - -
Gitmeyecekti bu düzen, gidemezdi. O yüzden Asr-ı Saadet gibi gösterilen bu sürecin sonu geliyor.
Hükümetin de ayakları suya eriyor.
İthalata dayalı bir ekonomik sistemle kim abad olmuş ki Türkiye olsun.
İktidarımız, berbad olmamak için şimdi yerli malı ürün kullanmaya karar vermiş.
Son derece doğru bir karar.
Artık; bizde de imal edilen sanayi ürünlerini onlardan alarak Çinlileri, Almanları zengin etmemeliyiz. Buğday ucuz diye Rusya'ya Avroları akıtmamalıyız. Kendi çiftçimizi işsiz bırakıp pamuğu taa Amerika'dan getirmemeliyiz.
Kendi çiftçisine yılda 50 milyar dolardan fazla destek veren ABD hükümetleri akılsız mı? Hükümetimiz, şu tarım ithalatı için 1 yılda dışarı akıttığı 10 milyar doları bizim çiftçimize ve besicimize verse; emin olun ki Türkiye, bütün Ortadoğu'yu yiyeceğe boğar.
Umarım ki hükümet; yerli malı projesini; tarım ve hayvancılığı da kapsayacak biçimde ciddi destek programları ile genişletir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder