10 Ağustos 2011 Çarşamba

Oyuna gelmemek

10 Ağustos 2011 Çarşamba
Başta ABD olmak üzere Batılı ülke ve güçler bizim coğrafyamızdaki yandaşlarıyla el ele verip Türkiye'yi Suriye'ye düşman kılmak istiyorlar. Asıl amaçları da Suriye'ye demokrasiyi getirmek değil, Suriye'yi iç savaşa sürükleyerek Türkiye'yi güneyinden sıkıştırmaktır. Bu gerçeği görmeyenlerin aklından şüphe ederim. Aklından şüphe ettiklerimden bazıları da Suriye iç savaşına bir fantezi ekleyerek bölgesel Şii-Sünni savaşından söz ederek bunun için özel çaba harcamaktadır.
Olay bu kadar basit ve net.

Belki de bu netlikle Şam'a giden Bakan Davutoğlu Suriyeli yetkililerle uzun uzun görüşüp somut sonuçlarla döndü. Bu sonuçların ne olduğu ya da ne tür detaylar içerdiği yakın gelecekte belli olacak. Ancak kesin olan şey Türkiye'yi Suriye'deki büyük oyuna bulaştırmak isteyen uluslararası ve bölgesel güçler şimdilik de olsa bunu başaramadı. Davutoğlu'nın Şam'da sağladığı bu başarıdan hareket ederek Suriye ve Türkiye liderleri kopma noktasına gelen ilişkileri yeniden olması gereken yere getirebilirlerse inanın bana bu coğrafyanın tüm sorunları kendiliğinden bitecek ve ortak düşmanlar kahrından ölecektir. Benim tahmin ve telepatilerim doğrulanır ve Şam ile Ankara arasında kurulacak yeni anlayış kanallarında bir sorun çıkmazsa Türkiye hem Suriye'yi yeniden kazanacak hem de bölgesel tüm prestijine yeniden kavuşacaktır. Benim tanıdığım Başbakan Erdoğan kendisine Obama, Suudi Kral ya da başkaları tarafından söylenenlere değil, Davos'ta olduğu gibi kendi inanç, duygu ve bilgileri ile hareket ederse Suriye ile ilişkilerde ve Türkiye'nin bölgesel davranış ve etkinliğinde hiçbir sorun olmaz ve Ankara bu coğrafyanın tek ciddi ve güvenilir başkenti olur. İşte Davutoğlu'nun Şam ziyareti bu anlamda çok ama çok önemlidir. Davutoğlu , Suriyeli yetkililere hangi konuda olursa olsun anlaşmaya vardıysa o zaman Türkiye hem kendi çıkarını hem de bölgesel barış ve esenlik hedefini gerçekleştirecektir. Hep söylüyorum Ortadoğu'da son sorunlar çıkmamış olsaydı geçtiğimiz mayısta Suriye, Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak liderleri İstanbul'da bir araya gelip AB benzeri bir oluşumun altına imza atacaklardı. Bu olsaydı belki de bu yıl Suriye ile Türkiye formel olmazsa da birleşmiş olacaktı. Bir düşünün tüm Halepliler tüm gereksinimlerini hep Antep'ten karşılıyordu. Antep işte bu nedenle son 4-5 yılda milyarlarca dolarlık kazanç sağladı. Peki ortak düşman Batı yani Fransa, İngiltere, İtalya ve diğerleri böyle bir kayıp ve yenilgiyi kabul edebilir
mi? İşin bir de dostluk tarafı var. Halep halkı ile Antep halkı kardeş oluyordu. Bu Suriye'nin ve Türkiye'nin tüm kentleri için geçerlidir. Bu dostluklar ve kardeşlikler devam ettiği sürece Suriye halkı başta demokarsi olmak üzere Türkiye halkından ve Türkiye'den çok şey öğrenecekti. Bugün Suriye'de 'demokrasi istiyorum' diyen ve bu amaçla Suriyelileri sokaklara döken Batılılar işte bu nedenle Türkiye- Suriye yakınlaşmasından çok korkuyorlardı. Çünkü Suriye ve Türkiye halkları birbirine çok benziyor ve bu benzeşme kaynaşmaya, kaynaşma ise bütünleşmeye doğru gidiyordu. Bu coğrafyanın bütünleşmesi ve daha önemlisi Türkiye'nin çıkarları için 17 yıldır inanılmaz çaba harcayan eski Bakan Kürşad Tüzmen'in deyimiyle 'Biz boşuna bu kadar emek ve tertemiz alınteri dökmedik bu yollarda.' Bu yollarda birileri şimdi kan döktürmek istiyor.
Umarım Davutoğlu'nın Şam ziyareti ve oradaki görüşme sonuçları bu kanının önünü keser ve Türkiye 1 Mart 2003'te olduğu gibi onurlu kibirli ve gururlu konumunda kalmayı sürdürür. Çünkü yalnızca böyle bir konum Türkiye'yi çok daha yükseklere taşır ve Türkiye'yi hedef alan tüm pis oyunların önünü keser. Bu ise AK Parti ve onun lideri Erdoğan'ı şu andaki konumundan çok daha ileriye taşır. Yeter ki Sayın Başbakan başkalarının söyledikleriyle değil Recep Tayyip Erdoğan olarak davransın. Tabii bin yıllık Osmanlı'nın mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olduğunu, Suriye ve İran ile komşuluktan asla kurtulamayacağını ve Amerika denilen ülkenin 250, İsrail'in ise 70 yıl önce var olmadıklarını hep hatırlasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder