15 Ağustos 2011 Pazartesi

Öcalan’ı yakaladınız da ne oldu?


16 Ağustos 2011 Salı
İran’ın PKK’nın 2 numaralı yöneticisi Murat Karayılan’ı yakaladığına ilişkin haberler Türkiye’de büyük heyecan yarattı.

Bir yanda İran’a hayranlık duyguları, diğer yanda PKK’nın ağır bir darbe yediğine ilişkin inanç yaşandı.

Haber çeşitli kaynaklarca yalanlandı ama anladığım kadarıyla Karayılan henüz ortaya çıkmış değil.

Haberin doğru olduğunu varsayalım, böyle bir gelişme PKK’nın bitişine ilişkin bir gelişme olarak değerlendirilebilir mi?

Kesinlikle hayır...

Bu gösterse gösterse, PKK içinde liderlik mücadelesinin kızıştığını ve örgüt içindeki İran yanlısı ekibin hakimiyeti ele geçirdiğini gösterir.

Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının bile bitiremediği PKK’yı Karayılan’ın yakalanması hiç bitirmez.

Sadece örgüt içinde kanlı bir hesaplaşma dönemi başlamasına yolaçabilir.


PKK artık liderlikten bağımsız olarak varolmayı başarmış bir hale geldi.

Ayrıca bölge halkı arasında çok önemli bir destek sahibi, aksi halde bugünlere gelmesi mümkün olmazdı.

PKK’yı bitirecek yol, bölge halkının örgüte desteğini kesmesinden geçiyor.

Bunun tek yolu da Kürtlerin taleplerine kulak vermekten geçiyor.

Ankara’nın yaklaşımıyla bölgenin talepleri arasında dağlar kadar fark var.

Adı var, kendi yok olan açılımın bir türlü hayata geçmemesi bölgede büyük hayalkırıklığı yaratmış durumda.

Buna Öcalan’la İmralı’da yapılan görüşmelerin çıkmaza girmesi eklenince tablo daha da karanlıklaşıyor.

Oysa dağ kadrosunun etkisine rağmen, şiddete son verme gücü sadece Öcalan’da var.

Kimse Öcalan’a rağmen bölgede siyaset yapamaz, dağda silahla gezmeyi sürdüremez, hatta silahlandıracak adam bulamaz.

Silahlı adamlarını bir haftada Türkiye topraklarından çıkaracağını söyleyen Öcalan’la görüşmeler kesildi.

Şehit haberleri de gelmeye devam ediyor.

Her gün 2-3 ölüm haberi geliyor ve toplumsal gerilim artıyor.

Bu durum Ankara’da öncelikle PKK sorunun çözülmesine yönelik politikayı güçlendiriyor, yani şiddete daha fazla şiddetle karşı koyulması gündemde.

Bu daha fazla kan demek.

Oysa görülmesi gereken gerçek, son 30 yılda arkasındaki kitle desteği giderek artan silahlı bir örgütün şiddetle etkisiz hale getirilemeyeceğidir.

Bölgede ölenlerin yerini almaya hazır binlerce genç var.

Bu nedenle askeri çözümle sonuç almak mümkün değil.

Gerçekçi yaklaşım, güvenlik önlemlerini artırıp terörle mücadeleyi sağlamlaştırırken, demokratik açılım yolunda ciddi adımlar atmak ve Öcalan’la müzakere sürecini kaldığı yerden devam ettirmektir.

Bunun için Öcalan’ın ev hapsine alınması gerekiyorsa, bu adım da atılmalıdır.

Gelen her cenaze demokratik çözümü daha da zorlaştırıyor, birlikte yaşama azmine biraz daha darbe vuruyor.

Gün hamasi nutuklar verip tehditler savurmak değil, cesur olmak günüdür.

Toplumsal bir kangren haline gelmiş bu sorunu çözmek için güçlü bir iradeye ihtiyaç var.

Bu halk, Öcalan’la müzakerelerin sürdüğünün bilindiği bir dönemde, referanduma yüzde 58 oy vererek bir bakıma Kürt meselesinin görüşmeler yoluyla çözümüne destek verdi.

Bu desteğin önemi ve anlamı doğru okunmalı ve gereği zaman geçirmeden yapılmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder