17 Temmuz 2011 Pazar

10 soruda “SüperŞike”

Bu ülkenin en büyük hastalıklarından birinin her hadiseye ilk kez bizim başımıza geliyormuş gibi muamele yapmak olduğunu düşünürüm hep... Süper Lig şike skandalı (kısaca SüperŞike) sonrası koca koca kurumların şaşkın tutumları da yine aynı hastalığa işaret ediyor. TFF Başkanı şaşkın, Süper Kupa finalinin ve ligin zamanında oynanacağını açıklıyor... Kulüpler Birliği şaşkın, insanların gözünün içine baka baka birlik ve beraberlik içinde oldukları gibi garip bir mesaj vermeye kalkıyorlar... Spor medyasının vicdanı Ahmet Çakır’ın cumartesi günü köşesinden Cavcav’a yönelttiği soru her şeyi özetliyor aslında: “Neye karşı birlik ve beraberlik içindesiniz? O masada başkanları oturan 6 takım şike yaptıysa onlarla da birlik içinde olduğunuzu mu deklare ediyorsunuz?”

1) SÜPER KUPA FİNALİ OYNANMALI MI?

Bence şu aşamada Süper Kupa finalinin tartışılması bile abesle iştigal. TFF, en az bir hafta önce bu maçın (belirsiz bir tarihe) ertelendiğini duyurup, kamuoyuna ilk güven ve adalet mesajını verebilirdi. Lig şampiyonluğu mahkemede olan Fenerbahçe’yle kupa galibiyeti davalık olan Beşiktaş’ı 31 Temmuz’da Süper Kupa için oynatmanız, bunu düşünmeniz, hatta aklınızdan bile geçirmeniz şu aşamada inanılır gibi değil...

2) LİG, ZAMANINDA BAŞLAMALI MI?
Şu ortamda Süper Lig’in zamanında başlaması da imkânsız. Zaten Süper Lig’in başlama zamanı (yani 5 Ağustos) cinayet gibi bir karardı. Hem İspanya’ya/İngiltere’ye özenip ligi 20 takıma çıkarmayı hayal ediyorsunuz; hem onlarla (ve hiçbir büyük ligle) hiçbir korelasyonu olmayan 5 haftalık bir devre arası tatili koyuyorsunuz! Aynı iklim kuşağında yer aldığımız İspanya 21 Ağustos, İtalya 28 Ağustos’ta (hem de 38 haftalık) liglerini başlatıyor; bizimle aynı zamanda şampiyonalarını bitirebiliyorlar! Bizse Meduna’nın ölümden dönüşünün 5’inci yıldönümünde (19 Ağustos 2011’de); 35 derecede, üstelik Ramazan ayında Manisa’da, Mersin’de, Antalya’da ligin üçüncü haftasını oynatmayı planlıyoruz!
Ligin başlangıcının da (çoktan, bir hafta-on gün önceden) ertelendiği açıklanabilirdi. Devre arası 2 haftaya düşürülebilirdi... Ya da gerekirse (Şampiyonlar Ligi çeyrek ve yarı finallerinin oynandığı) dört çarşambaya müsabaka konulup ligi 1 ay geç başlatmak son derece kolay bir revizyon olurdu.
Bu adım için hâlâ geç kalınmış değil... Böyle bir karar, “Eğri gemi, doğru sefer” bile sayılabilir bu aşamada. Hatta bu vesileyle artık ligleri Ağustos sonunda başlatıp, devre arasını 3 haftaya düşürüp, birkaç çarşambaya maç koyma alışkanlığı da kazanabiliriz belki...

3) TÜRKİYE’DEKİ ŞİKE SKANDALI, İTALYA’DAKİ YA DA ALMANYA’DAKİNE BENZER Mİ?
2005-2006 yıllarında İtalya’da-Almanya’da ve Brezilya’da peş peşe patlak veren şike skandallarının ortak yönü, hadisenin merkezinde hakemlerin olmasıydı. İtalya’da Moggi, Almanya’da da Hırvat bahis mafyası bazı hakemlerle anlaşarak müsabaka sonuçlarını manipüle etmiş, ligin sonucunu doğrudan etkilemişlerdi.
“SüperŞike” de ise böyle bir işaret yok... İleride bu ihtimalin önünü kapatmak için de hakem atamalarını artık torbaya sokma zamanı geldi gibi. Her Süper Lig maçı için en uygun 3 hakemi belirleyip nihai kararı kurayla vermek belki de önümüzdeki yıllarda muhtemel bir skandalın (ya da iddiasının) mide bulandırıcılığını ortadan kaldırabilir.
Ayrıca hafta sonu maçlarını yönetecek hakemleri de (Şampiyonlar Ligi’nde olduğu gibi) geç açıklamaya devam etmekte (son 2 güne bırakmakta) fayda var. Böylece bahis mafyasının hakemlerle temas kurmak için ihtiyaç duyduğu zamanı minimize etmek mümkün.

4) PEKİ TÜRKİYE’DEKİ ŞİKE SKANDALININ BASİT TANIMI NEDİR?
Burada okuyacağınız sübjektif bir değerlendirme olacak; çünkü mahkeme sonuçlanmadan kesin bir kanaat sahibi olmak tabii ki mümkün değil.
Süper Lig’deki futbolcular/antrenörler Avrupa’nın en havalı (ve en şişirilmiş) rakamlarına imza attıkları için Türkiye’de bir sporcuyu/bir hocayı para karşılığı satın almanın yaygın olabileceğine ihtimal vermiyorum. Hele bütün bir takımla anlaşmak filan büyük bir fantezi sadece.
“SüperŞike” nin de aktörleri genelde yeni sezonda transfer olacağı (ya da olacağını umduğu) takıma karşı oynamayan (veya kötü oynayan) cahil futbolcular (ve onların cahil menajerleri) gibi gözüküyor. Türkiye’de bu yöntemin ne kadar eskilere dayandığını herkes kulaktan kulağa konuşuyor, sadece ispat edemiyordu zaten.

5) FB KÜME DÜŞÜRÜLMELİ Mİ? BJK’NIN KUPASI GERİ ALINMALI MI?
Şike yaptılarsa, bu soruların cevabı hiç şüphesiz evet...
Ama bu karar verilirken parametre, sadece ve sadece hukuk olmalı... Fenerbahçe küme düşürülürse kulüpler (yayın gelirleri, gelmezlere dönebileceği için!) ekonomik darboğaza girecek düşüncesiyle ceza geçiştirilirse kamuoyunun lige duyduğu güveni azaltma ihtimaliniz var. Bu doğru...
Ama bu tezin zıddına gözü kapalı tutunmak da anlamsız... Yani (Üstat Simon Kuper’in iddia ettiği gibi) Fenerbahçe küme düşürülmezse kamuoyunun Türk futboluna güveni kalmaz, Süper Lig reytingleri (Çin veya Singapur’da olduğu gibi) sıfırlara doğru iner tezine de kesinlikle katılmıyorum.
Avrupa’nın 10 büyük futbol liginden, 10 büyük milli takımından birine sahibiz. Milenyumda uluslar arası müsabakalarda iki final, iki yarı final, dört çeyrek final oynamış bir futbol ülkesiyiz. Çin’le Singapur’la aramızda (futbol seviyesi açısından) dağlar kadar fark var. Dolayısıyla Singapur futbolunu izlemekten vazgeçmekle, Türk futbolunu izlemekten vazgeçmenin aynı hızda verilebilecek kararlar olduğunu sanmıyorum.
Şu anda yapılacak en doğru şey, her iki endişeye de değil, sadece hakka, hukuka, adalete tutunmak. Basitçe Fenerbahçe (ve Beşiktaş ve de diğerleri) suçluysa en doğru biçimde cezalandırılmalı. Suçsuzlarsa itibarları iade edilmeli.

6) DİĞER BÜTÜN TAKIMLAR TEMİZ Mİ?
Hırsızların dünyasında tek gerçek günah, yakalanmaktır...

7) AVRUPA KUPALARINA KİMLER GÖNDERİLMELİ?
UEFA, 2006’da İtalya’ya bu konuda ek süre tanımıştı diye hatırlıyorum. İtalya Futbol Federasyonu, Calciopoli etkisiyle Avrupa kupalarına göndereceği takımları ancak Temmuz sonunda UEFA’ya bildirebilmişti. Aynı anlayışın bize de gösterilmesini beklemek normal sanırım.
Öyleyse Türk futbolunu Avrupa’da şikecilerin temsil edip etmediğini bilmemiz açısından yargının 1 hafta içinde taslak bir karar vermesi gerekiyor.
Eğer F.Bahçe ve Beşiktaş (ya da Trabzon, Bursa ve Antep) şike yaptılarsa kesinlikle Avrupa’da olmamalılar tabii ki...

8) FENERBAHÇE İKİNCİ LİGE DÜŞÜRÜLÜRSE YABANCI FUTBOLCULARI NE OLACAK?
Nasıl Juventus, Calciopoli sonrası Thuram, Ibrahimoviç, Vieira, Zambrotta ve Cannavaro gibi yıldızlarıyla yollarını ayırmak zorunda kaldıysa, Fenerbahçe de aynı yoldan geçmek zorunda...

9) POST-SKANDAL DÖNEMİ NASIL GEÇER?
Bu skandalın neticesi her ne olursa olsun bizi tatsız bir futbol sezonu bekliyor. En büyük baskı hiç şüphesiz genç futbolcuların üstünde olacak. Spor düşünürü dostum Kaan Kural gibi ben de önümüzdeki sezon istemeden bir top ıskalayan, kendi kalesinde bir gole sebebiyet veren futbolcunun yerinde olmayı gerçekten istemezdim...
O yüzden SüperŞike’nin sonucu ne olursa olsun; önümüzdeki yıl spor yazılarında, programlarında şike imasından kesinlikle kaçınılmalı. Bir bilgiye/belgeye dayanmadan böyle bir imada bulunanlar cezalandırılmalı. Şike belasından sonra başımıza ikinci bir “suçsuzluğunu ispatlama” belası sarmamalı...

10) TARAFTAR NE YAPMALI?
Rıdvan Akar’ın haklı isyanını manifesto olarak benimseyen Çarşı’ya tebrikler. Önceki günkü Milliyet’in haberine göre “Darağacında bile Fenerbahçe” tişörtüne tepki gösteren sağduyulu Fenerbahçe taraftarına da yürekten bir destek...
Çünkü zaman “Darağacında bile Fenerbahçe” değil, “Darağacında bile adalet” diyebilme zamanı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder