2 Ağustos 2011 Salı

İsveç’te komutanları kim atar?

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Günü, önem sırasına göre sıralanan haberleri teşrih masasına yatırarak sorgulayayım dedim…


YAŞ toplantısındaki yeni oturma düzeni açık ara önde gidiyordu…

Gerçekten de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, YAŞ toplantısında masanın başına ‘ortaksız’ tek başına oturması, 1982 anayasasına göre Genelkurmay Başkanı’nın başbakana karşı sadece ‘sorumlu’ olduğu Türkiye için, yeni bir açılımın simgesel işareti olarak hem olumlu, hem de önemliydi…



Birinci Cumhuriyet’in 12 Eylül hukuku ile verniklenen askeri zihniyeti, siyasal rejim ve mevzuat olarak egemenliğini sürdürmeye devam ederken, ‘internet andıcı’ davasında emir-komuta zincirinin suç işleme konusunda ortak hareket ettiği yolundaki ifadeler de, nasıl bir ülkede yaşadığımızı en anlamak istemeyenin bile gözüne sokuyordu… İnternet andıcı davasında savcı tarafından istenen tutuklama kararı henüz sonuca bağlanmamıştı ama son ifadeler ışığında tutuklama kararı sürpriz sayılmamalıydı…




Türkiye’de rejimin pörsüdüğü konulardan bir diğeri olan ‘spor mafyası’ ile ilgili etkin takip, yeni gözaltı ve sorgulamalar devam ediyordu… Bu da bir başka sağlık işaretiydi…



‘Türkiye arınmasın’ isteyen ‘savaş lobisi’ gelinen noktayı sabote etmek için savunma zafiyetinden sonuna kadar yararlanarak askerleri şehit etmeye devam ediyordu…



Suriye’deki kanlı vahşet de insafsızca sürmekteydi.



Eğer yüreğiniz kaldırır da bakabilirseniz, internet, Suriye rejiminin Hama’da vatandaşlarını nasıl fiilen parçaladığını gösteren videolarla dolu… Asi nehri kıpkızıl kan akıyor…



Suriye’deki vahşete, iskelete dönüşmüş Somalili çocukların o çaresiz bakışını da ekleyince, dünyanın ‘küresel vicdanını’ insan bir kez daha sorgulamadan edemiyor…



* * *



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın YAŞ toplantısında masanın başına ‘ortaksız’ tek başına oturması, 1982 anayasasına göre, Genelkurmay Başkanı’nın başbakana sadece ‘sorumlu’ olduğu Türkiye için, yeni bir açılımın simgesel işareti olarak hem olumlu, hem de önemli…



Ama 2011 yılı itibariyle bizim açımızdan ‘çok önemli’ adımların, daha da hızlanması ve Türkiye’yi yeryüzünün bir parçası haline getirme açısından ‘dünya ile de kıyaslanması’ gerektiğini de hiç akıldan çıkarmamak gerek…



Türkiyeli olunca ‘çok önemli’ ilerleme, dünyalı olunca ‘gülümseten’ bir çaba olarak görünebiliyor bazen çünkü…



* * *



Neredeyse tüm halkını bir anda düzenli bir ordu haline getirme kabiliyeti nedeniyle kimsenin öyle kolayca yan bakamadığı, son zamanlardaki teknolojik performansı nedeniyle de ayrıca konuşulan İsveç ordusunun demokrasi ile ilişkilerini merak ettim…



‘İnternet andıcı’ gibi hükümeti karalamaya yönelik işlerle mi meşguller yoksa kendi işlerinde mükemmelliğe kilitlenmiş bir şekilde demokrasiye son derece saygılılar mı?



İsveç’te bütün demokratik rejimlerde olduğu gibi, askerlik mecburi değil; Genelkurmay Başkanı da Savunma Bakanı’nın memuru.



Albaya kadar olan rütbeleri Genelkurmay Başkanı, albaydan sonrasını da Savunma Bakanı atıyor, hükümet ise onaylıyor…



* * *



Başbakanın tek başına komuta ettiği YAŞ toplantısı demokratikleşme sürecinde alınmış bir yol olduğu için bizi gururlandırıyor ama diğer yandan da ‘dünya vatandaşı’ olarak yeryüzüne bakınca ‘ne kadar da gecikmiş bir vaka’ olduğumuzun ateşiyle yanmaya devam ediyoruz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder