1 Temmuz 2011 Cuma

100 yıl önce ve bugün!

Eyvah, tarih yine tekerrür mü edecek! Gelin 100 yıl öncesine bir hafıza turu yapalım ve hükmümüzü öyle verelim: Yıl: 1910’lu yılların başları.
Boğaz’ın hasta adamı (!) Osmanlı’da İttihat ve Terakki iş başında!
Enver-Talat-Cemal üçlüsü Abdülhamit Han’ı alaşağı ettikten sonra imparatorluğun yönetimini ele alıyor.
Hayır, bu üçlünün hiç biri bazı iddiaların aksine asla hain değil!
Tersine idealist ve dürüstler.

Öyle ki dönemin Başbakan’ı olan Talat Bey, masrafı çok olur diye Başbakanlık konutuna bile taşınmıyor.
Saygıdeğer Sevgi Kafalı büyüğümden dinlediğime göre Talat Paşa sadaret çıkışı fırına uğrayıp ekmek alır ve kendi evine kucağında ekmekle gidermiş.
İşte bu dürüst ve idealist İttihat ve Terakki silahşorları ama acemiliklerinden, ama bilgisizliklerinden, ama tarihin doğal hükmü gereği bir cihan imparatorluğunun çöküş finalinde rol aldılar.
Kuşkusuz dünü bugünün penceresinden yargılamak doğru değildir.
Abdülhamit Han’a kalsa İngilizlerle anlaşırdı, Enver Paşa, Alman emrivakisini yapmasa İmparatorluk dağılmazdı gibi yaklaşımlar sadece bir faraziyedir.
Hadise emperyalizmin Osmanlı’yı yutması projesiydi ve o gün o oldu!
Osmanlıyı çöküşe götüren de Duyûn-u Umumiye ile rehin alınan ekonomisi ve de uç veren etnik kalkışmalardı.
Osmanlı ilk dış borçlanmasını Kırım Harbi sonrasında yapmış ve çöküşe kadar o girdaptan çıkamamıştır.
Borç alan, emir alır realitesinden hareketle geçen her gün süreç aleyhine işlemiş ve yabancıların devlet gelirlerine el koyması noktasına kadar gelinmişti.
Ve bugün...
Emin olun tablo 100 yıl öncesinden farklı değildir.
Yine borç kıskacı, yine etnik kalkışmalar cereyanı var!
Sakın bugün Duyûn-u Umumiye falan yok demeyin!
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 90 milyar dolara yakın rezervini üstelik çok çok komik faiz oranları ile emperyalist Batı’nın bankalarında niye tutuyor zannediyorsunuz?
O paralar alınan dış borçlara karşı verilen fiili rehindir.
Keza bir başka ipotek olayı sıcak para hadisesidir.
Soruyorum, küresel sermaye istese bir tuşa basarak sıcak parayı anında çekebilir mi çekemez mi?
Peki çekerse ne olur?
Türkiye alt-üst olmaz mı?
Bırakın alt-üst olmayı, Yunanistan’dan beter oluruz!
Şu halde bu dehşet bir risk ya da ipotek değil midir?
Peki adamlar niye mi yapmıyor?
O sıcak para ve borçlarla Türkiye’yi rehin alıp istediklerini yaptırıyorlar da ondan!
Öyle olmasa, Suriye’ye tavır al, füze kalkanı projesinde İran’a karşı İsrail’e omuz ver, yeni Anayasa hazırla, PKK ile Öcalan’a af çıkar, diyebilirler miydi?
Hülasa, bugünkü tablo emin olun 100 yıl öncesinden parlak değildir.
Korkarım emperyalistler 100 yıl önce hayata geçiremediklerini yani Sevr’i şimdi hayata geçirecekler.
Bazıları Batı bunun için neden 100 yıl bekledi sorusunu sorabilir!
Cevap nettir:
1917 Ekim devrimi Türkiye’nin haritadan silinmesini engellemiştir. Evet, Türkiye onlarca yıl SSCB ile Batı arasındaki denge olgusu sayesinde ayakta kalabilmiştir. Oysa bugün SSCB artık yoktur ve malum proje yürürlüktedir.
100 yıl önce devleti yönetenlerle, bugünkülerin kıyasını bir başka yazımda sunacağım ama mini bir not; 100 yıl önceki Başbakan fırından ekmeğini kendi alıp devletin konağına değil, kendi evine yürüye yürüye giderken bugünkü Başbakanımız Forbes gibi dünyanın saygın medyasına göre dünyanın en zengin liderleri arasında zikrediliyor.

Enver Aysever’in mektubu
CHP eski parti Meclisi üyesi Enver Aysever önce kendisi telefonla aradı ve akabinde bize bir açıklama metni gönderdi. Gönderilen açıklamayı hukuken yayınlama zorunluluğumuz yok; zira ortada bir mahkeme kararı yok, ancak tarafsızlığımızın gereği olarak yine de yayınlıyoruz.
“Sayın Yeniçağ Gazetesi Okurları;
Gazeteniz yazarı Sayın Önkibar bu sütunlarda çeşitli tarihlerde şahsımla ilgili kimi iddialarda ve değerlendirmelerde bulundu. Ben bir meslektaşıma dava açmayı uygun bulmadığım için uzun süre bu hakarete varan ve içerikten yoksun saptama ve değerlendirmelere yanıt vermedim. Ancak ardı arkası gelmeyen bu iddialara kayıtsız kalmam, durumu kabul etmem anlamına geleceği için kendisini aradım ve tüm savlarını yanıtladım. Sayın Önkibar bu sütunda gereğini yapacağını söylemesine rağmen talep ettiğim şekilde tekzip yazım yayınlanmadı. Ben de kendisine tazminat davası açtım ve hakaret nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulundum. Daha sonra Sayın Önkibar beni aradı ve kendisine cevabımı istediğim şekilde yayınlar ise açtığım davayı geri çekeceğimi bildirdim. Amacım bir gazeteci meslektaşı mahkum ettirmek değil, tersine diyalog yolları bularak gerçeği açığa çıkarmaktır;
1- Yaşamım boyunca ve CHP’deki kısa siyasi hayatımda hiçbir kişi ve kurumdan tek bir kuruş almadım. Yakınlarım ve ailem de buna dahildir. Bu iddia yalandır. Bu yönde imada bulunanlar Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde hesap vereceklerdir. Ben, eşim, kardeşlerimiz, anne ve babalarımız hesaplarımızı her dönem açık tuttuk. Acaba bu tür karalama yapanlar kendileri için aynı şeffaflığı gösterebilir mi?
2- CHP içinde Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik ayak oyunları yapanların hepsi alçaktır. Bunlarla göğsümü siper ederek savaştım. Siyasi hayatımı sonlandırdıktan sonra da ekranlarda ve gazete köşemde Brütüs olmadım, olmam. Ancak Sayın Önkibar da dahil olmak üzere, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinden sızdırılan bilgilere inanma zaafı gösteren kişiler, yakında gerçek Brütüs’ün kim olduğunu görecektir. Ülkenin geçtiği zor dönemde şahsi çıkarlarını öne çıkaranlar tarih karşısında sorumludur. Sorumsuzca yazı yazan medya mensupları da bundan kaçamaz.
3- Mustafa Kemal Atatürk ülkemizin modernleşmesinde büyük görev alan bir önder, tarihi kişiliktir. Ben iddia edildiği gibi Mustafa Kemal düşmanlığı yapmayı bir yana bırakın, bugün AKP iktidarının tam da bu büyük devrimi yıpratmak ve tüketmek için kurgulandığını düşünmekteyim. Geri kafalı Atatürkçüler ve darbeciler yüzünden içinden çıkılmaz bir durumda olduğumuzu biliyorum. Mustafa Kemal üzerinden birbirimizi yıpratmak en hafifinden saygısızlıktır. Bu yaklaşımı gösterenlere iddialarını iade ederim.
4- Son olarak benim gazeteciliğimin nereden kaynaklandığını sormuş Sayın Önkibar. Ben Skytürk televizyonundan programcılık ve haber programları müdürlüğü görevlerini üstlendim. Cumhuriyet, Akşam, Finansal Forum gazetelerinde yazı yazdım ve söyleşiler yaptım. Halen BirGün gazetesi köşe yazarıyım. Ayrıca 2007 Yunus Nadi Roman Ödülü sahibiyim. 7 kitabım var. Eğer Sayın Önkibar sadece kısa bir internet turu yapsaydı hem gazeteci yazarlığımı, hem televizyon programcılığımı öğrenir ve siz okurlarına yanlış bilgiyi kasıtlı olarak aktarmamış olurdu. Benin hangi meziyetimle CHP yönetimine alındığımı da sormuş kendisi. Bunu bana değil Sayın Kılıçdaroğlu’na sorması doğru olur. Yaşadığımız çağın alçaklık ve karalama devri olduğunu iyi biliyorum. Bu yüzden hakaret ve ihanet edenlere karşı savaşım sürecek. Sayın Önkibar bu mektubu söz verdiği üzere olduğu gibi yayınlarsa, ben de şikayetimi geri alacak ve meslektaşımın duyarlılığından ötürü mutlu olacağım.
Saygılarımla Enver Aysever.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder