11 Temmuz 2011 Pazartesi

Fenerbahçe Cumhuriyeti’nde darbe

Fenerbahçe’de yaşanan, bir temizlik çalışması değil, bir iktidar çatışmasıdır; dolayısıyla siyasaldır.
Yanlış anlaşılmasın; “Şike yoktur” demiyorum; tersine, “Yıllardır olan şey niye şimdi ortaya çıkarılıyor” sorusuna cevaben, “Siyaseten zamanı geldi de ondan” diyorum.
Fenerbahçe tarihi boyunca hep böyle olmuştur.
* * *
Birkaç örnek vereyim:

Tek parti döneminde Fenerbahçe’nin başkan koltuğunda CHP’li Şükrü Saracoğlu oturuyordu.
Saracoğlu, 1934’ten 1950’ye kadar Başkan kaldı. Başbakanken bile bu koltuğu bırakmadı.
1950 baharında DP iktidara geldi.
Ülkedeki tek partiden kalma koltuklar yenilenirken takımların koltuk takımları da o bahar temizliğinde değiştirildi.
12 yıllık “Milli Şef” İnönü’nün ardından, 16 yıllık Başkan Saracoğlu da koltuğu devretti.
Kime?
Demokrat Parti milletvekili Osman Kavrakoğlu’na...
* * *
Kulüpte DP egemenliği ne zaman bitti dersiniz?
27 Mayıs’ta...
Menderes’i deviren askerler, futbol takımlarından da DP’li başkanları değiştirmelerini istedi.
Zaten Kavrakoğlu da Yassıada’da müebbet hapse mahkûm olmuştu.
Yerine İsmail Cem’in kayınpederi Razi Trak seçildi.
İlginçtir; Trak, 12 Eylül’den sonra da Başkanlık için ilk akla gelen isim olacaktı.
* * *
1960’ların ortalarında, CHP ile AP koalisyon yapmıştı.
Fenerbahçe yönetiminde de bir koalisyon vardı:
Başkan, CHP’li İsmet Uluğ idi.
Başkan yardımcısı AP’li Faruk Ilgaz...
1965’te seçimi AP kazanıp tek başına iktidara gelince Faruk Ilgaz da Fenerbahçe’nin başkanlığına geldi.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti ile Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin paralel tarihinin örnekleri çoğaltılabilir.
Önemli olan şu:
“Fenerbahçe Cumhuriyeti”, TC içinde başından beri bir siyaset silahı, alternatif bir güç odağıydı.
Üstelik askeri gücü olan bir cumhuriyetti bu... Ordu içinde etkisi büyüktü. 1973’te Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Batur’un, futbolcu transferine evrak yetiştirmek için jet havalandırması hâlâ anlatılır.
Şimdi bu “askeri-sivil bürokratlar cumhuriyeti”nin 13 yıllık başkanı, hem de seçimden hemen sonra tutuklanıyorsa, bu işlem, başta zamanlamasıyla, sonra hedefiyle elbette tartışılır.
Kadri Gürsel’e katılıyorum:
“İktidar, eski Türkiye’nin bayrak dikmediği son kalesi olan ‘Üç Büyükler’i, en güçlüsüne taarruz ederek psikolojik bakımdan yıkıyor.”
Dokunulmazlığını kaldırıyor. İktidar kümesinden düşürüyor.
Ve Fenerbahçe yönetimi, yıllarca hep destek aldığı iktidarın, bürokrasinin, yargının, medyanın, nasıl bir günde aleyhine döndüğünü, gazetelerin nasıl savcılıkla kol kola girip gizli olması gereken belgeleri ortaya serdiğini, yargısız infaz birimlerinin nasıl devreye girdiğini, sermayenin nasıl panik halinde köşeye çekildiğini hayretle gözlüyor.
* * *
2011 seçimlerinin ilk faturaları kesilmeye başlandı.
“Bundan sonra ne olur” diye soranlara yukarıda örnekler verdiğim tarihi hatırlamalarını tavsiye ederim.
Cevabı orada var.
Bu, siyasetteki yapılanmaya paralel bir darbedir.
Arkası gelecektir.
Her devir olduğu gibi yine eski çerçeveler indirilip yenileri asılacaktır.
Top, şimdi iktidarın ayağındadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder