03 Mart 2011
Görenler, bilenler, duyanlar, başkalarından öğrenenler, Erbakan Hoca’nın arkasından herkes bir şeyler yazdı, bazıları da bildiklerini unuttu...
Mesela, biz bir lafını hiç unutmayız, yanında çalışanları anlatırken, onlara dermiş ki:
“Bana bak kendine gel, kırk vurur, bir sayarım!”
Yanılmıyorsak, Uğur Dündar’la televizyonda yaptığı bir söyleşide bunları söylemişti.
Bazılarına göre, Erbakan Hoca’nın memlekete yaptıkları unutulur gibi değildi, Genelkurmay Başkanlığı da “Ülkemize yaptığı büyük hizmetler daima anılacaktır” dediğine göre...
Şimdi kalkıp “28 Şubat” denilen “post-modern” darbeye laf dokundurmanın gereği yok.
Süleyman Bey’in kulakları çınlasın: “Dün dündür, bugün de bugündür” ne güzel de anlatır, kılıfına uydurur.
* * *
“Cumhuriyet”te büyük bir değişiklik yapıldı.
Ne oldu?
Yazarların, yazılarının başına fotoğraflarını koydular, bu sayede eski arkadaşların çehrelerini görmüş olduk; çoktandır hasrettik, yüz yüze gelip konuşamıyorduk!
Orhan Birgit de bunlardan biriydi, fotoğrafına baktık kırk küsur yılı anımsadık, üstelik o bizden daha kıdemlidir.
Orhan Birgit, ilk CHP-MSP koalisyon hükümetinin, Turizm ve Tanıtma Bakanı’ydı.
Salı günkü yazısında bizim de duyduğumuz bir söylentiyi anlatıyordu.
Doğrusu biz buna o zaman da inanmamıştık, hâlâ inanmakta zorluk çekiyoruz!
* * *
Orhan Birgit diyordu ki:
“Ecevit ile ortağı MSP’nin genel başkanının mizaçları özellikle Kıbrıs Barış Harekâtı süresince iyiden iyiye ters düşmüştü. Başbakan Yardımcısı, ABD’nin haşhaş politikamız ve Kıbrıs çıkarmamız nedeniyle uyguladığı silah ambargosunu Suudi Arabistan Kralı’na yapacağı bir resmi ziyaret sonunda kırabileceği düşüncesindeydi. Yeter ki kralı mutlu edecek bir torba dolusu düşman askeri kulağını Türkiye Cumhuriyeti’nin armağanı olarak ona götürülmesi sağlansın. O resmi gezi, vahşi yöntemlere yer verilmeden yerine getirildi. Kral, bir süre otel odasında beklettikten sonra Türkiye’nin Başbakan Yardımcısı’nı kabul etmiş, onun Hıristiyan dünyasına karşı ilk İslam savaşı olarak tanımladığı barış harekâtımızla ilgili anlattıklarını donuk bir yüz ifadesi ile dinlemiş, sonunda Erbakan ve heyet üyelerine birer kol saati vererek uğurlamıştı.”
Başbakan Ecevit’in bu geziye ve yardımcısının önerisine tepkisi “çok sert” olmuş, Birgit’e göre, “Bu nasıl yapılır?” diye adeta “tepiniyormuş...” ( Cumhuriyet/1 Mart 2011)
* * *
Birgit, bir başka toplantının sonunu şöyle bitiriyordu:
“Kibar, hoşgörülü Necmettin Hoca toplantı sonundaki açıklamamı tepkisiz dinledi. Soğuk algınlığım beni bugün de ev hapsinde tutmazsa kendisini son yolculuğuna uğurlamak gibi doğal bir görevi severek yapacağım.
Yoksa bu yazıyla birlikte rahmet dileklerimi göndermiş olacağım. Işıklar içinde yat Sevgili Erbakan.”
“Kibar, hoşgörülü” Erbakan Hoca...
Kendisi böyleydi ama “talebelerine bunları öğretti” diyebilir misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder