Askerler Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner imzasıyla bir "Büyük adamdı" bildirisi yayımlamakla yetinmedi, 1. Ordu Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu Fatih Camii'nde yapılan törene bizzat katıldı da.
28 Şubat günlerinden ne kadar farklı bir manzara... Prof. Erbakan henüz başbakanlık koltuğunda otururken, bir rütbeli kendisine ağza alınmayacak sıfatları uygun gördüğünde Genelkurmay Başkanlığı, ilk YAŞ'ta küfürbazı terfi ettirmekten çekinmemişti.
Genelkurmay Başkanı unvanını taşıyan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu 28 Şubat'ın '1000 yıl' süreceğini duyurduğunda, Refahyol Hükümeti yıkılmış, Erbakan'ın partisi kapatılmıştı.
Bugün ise, Silivri'de görülen davanın asker sanıklarından biri 28 Şubat döneminde Necmettin Erbakan'a uygun görülen muamele yüzünden duyduğu pişmanlığı mahkeme heyetine karşı ifade edebildi... Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner'in mesajından da öyle bir hava koklayanlar çıktı. 1. Ordu kaynaklı 'Balyoz' operasyonu bazı önemli hedefleri bombalamayı öngörüyordu davanın iddianamesine göre; hedefler arasında yer alan iki camiden biri olan Fatih Camii'ndeki törene 1. Ordu Komutanı'nın katılması da gerçekten manidar...
Ne yani, '1000 yıl' sürecek 28 Şubat 14. yıldönümünde tarihe mi karıştı? Erbakan'ın cenazesiyle birlikte 28 Şubat'ın cenazesini de mi kaldırdık, onun için de mi "El Fatiha" dedik?
Gönül bu temenninin doğru çıkmasını bekliyor elbette. Asker neden yaşananlardan ders çıkarmış, dünyanın gittiği istikameti doğru değerlendirmiş ve ülkemiz insanının demokratik olgunluğa kavuştuğuna inanır hale gelmiş olmasın?
Yıllarca baskı altında tutulmuş halklar diktatörlüklere isyan ediyor bugünün dünyasında... Türkiye'ye bakarak kendi kaderinin sahibi olma derdine düşüyor insanlar ve bunun için ölümü göze alabiliyor... Toplum mühendisliğinin sonuç vermediği bir ülke Türkiye ve yok edilmek istenenler doğrulup ülke yönetimini ele alabiliyor... İtilip kakılanlar, itibarsızlaştırıldığı zannedilenler halkın gözünde büyüyor; cenaze törenleri toplum mühendisliğine isyana dönüşüyor bizde.
Asker bu duruma bakarak kendini yeniden konumlandırıyor galiba; Erbakan'ın kaybına biraz da bu gecikme yüzünden üzülmüş olabilirler.
Bitti mi, bitmedi mi 28 Şubat?
'28 Şubat'ı yalnızca bir müdahale olarak görmemek gerekiyor; 'raya oturtma' hamlelerinden sadece biri o. Devletin yeniden kurulduğu dönemde belirlenmiş 'ideolojik kimliği' referans alan ve ondan kopuş anlamına gelen her gelişmeyi 'tehlike' gören, istenmeyen iktidarların işbaşına geldiği veya süreklilik kazandığı anlaşılınca devreye giren bir şartlı refleks... Yalnızca asker değil, ortak amaca kilitlenmiş 'silâhsız kuvvetler' (bürokrasi, iş dünyası ve medya) de gerektiğinde aynı refleksi veriyor.
Elde 27 Mayıs (1960) öncesinde hazırlanan bir tek 'müdahale planı' olması, her dönemde o planın güncellenerek hayata geçirilmesi de bu yüzden...
Temel soruya cevap aranırken yalnız askere bakmak hatalı sonuç verecektir; bürokrasi, iş dünyası ve medyada 27 Mayıs sonrası kurulmuş dengeler dağılmışsa "28 Şubat bitti" diyebiliriz...
Ne dersiniz, bitti mi?
28 Şubat günlerinden ne kadar farklı bir manzara... Prof. Erbakan henüz başbakanlık koltuğunda otururken, bir rütbeli kendisine ağza alınmayacak sıfatları uygun gördüğünde Genelkurmay Başkanlığı, ilk YAŞ'ta küfürbazı terfi ettirmekten çekinmemişti.
Genelkurmay Başkanı unvanını taşıyan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu 28 Şubat'ın '1000 yıl' süreceğini duyurduğunda, Refahyol Hükümeti yıkılmış, Erbakan'ın partisi kapatılmıştı.
Bugün ise, Silivri'de görülen davanın asker sanıklarından biri 28 Şubat döneminde Necmettin Erbakan'a uygun görülen muamele yüzünden duyduğu pişmanlığı mahkeme heyetine karşı ifade edebildi... Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner'in mesajından da öyle bir hava koklayanlar çıktı. 1. Ordu kaynaklı 'Balyoz' operasyonu bazı önemli hedefleri bombalamayı öngörüyordu davanın iddianamesine göre; hedefler arasında yer alan iki camiden biri olan Fatih Camii'ndeki törene 1. Ordu Komutanı'nın katılması da gerçekten manidar...
Ne yani, '1000 yıl' sürecek 28 Şubat 14. yıldönümünde tarihe mi karıştı? Erbakan'ın cenazesiyle birlikte 28 Şubat'ın cenazesini de mi kaldırdık, onun için de mi "El Fatiha" dedik?
Gönül bu temenninin doğru çıkmasını bekliyor elbette. Asker neden yaşananlardan ders çıkarmış, dünyanın gittiği istikameti doğru değerlendirmiş ve ülkemiz insanının demokratik olgunluğa kavuştuğuna inanır hale gelmiş olmasın?
Yıllarca baskı altında tutulmuş halklar diktatörlüklere isyan ediyor bugünün dünyasında... Türkiye'ye bakarak kendi kaderinin sahibi olma derdine düşüyor insanlar ve bunun için ölümü göze alabiliyor... Toplum mühendisliğinin sonuç vermediği bir ülke Türkiye ve yok edilmek istenenler doğrulup ülke yönetimini ele alabiliyor... İtilip kakılanlar, itibarsızlaştırıldığı zannedilenler halkın gözünde büyüyor; cenaze törenleri toplum mühendisliğine isyana dönüşüyor bizde.
Asker bu duruma bakarak kendini yeniden konumlandırıyor galiba; Erbakan'ın kaybına biraz da bu gecikme yüzünden üzülmüş olabilirler.
Bitti mi, bitmedi mi 28 Şubat?
'28 Şubat'ı yalnızca bir müdahale olarak görmemek gerekiyor; 'raya oturtma' hamlelerinden sadece biri o. Devletin yeniden kurulduğu dönemde belirlenmiş 'ideolojik kimliği' referans alan ve ondan kopuş anlamına gelen her gelişmeyi 'tehlike' gören, istenmeyen iktidarların işbaşına geldiği veya süreklilik kazandığı anlaşılınca devreye giren bir şartlı refleks... Yalnızca asker değil, ortak amaca kilitlenmiş 'silâhsız kuvvetler' (bürokrasi, iş dünyası ve medya) de gerektiğinde aynı refleksi veriyor.
Elde 27 Mayıs (1960) öncesinde hazırlanan bir tek 'müdahale planı' olması, her dönemde o planın güncellenerek hayata geçirilmesi de bu yüzden...
Temel soruya cevap aranırken yalnız askere bakmak hatalı sonuç verecektir; bürokrasi, iş dünyası ve medyada 27 Mayıs sonrası kurulmuş dengeler dağılmışsa "28 Şubat bitti" diyebiliriz...
Ne dersiniz, bitti mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder