2 Mart 2011 Çarşamba

Erbakan’ı Doğru Anlamak

Hiç kuşku yok, siyasi hayatımızda haksızlığa uğrayanların bir listesini yapsak, Necmettin Erbakan ilk sıralarda yer alır. Mesele sadece kurduğu siyasi partilerin kapatılmasından ibaret değil elbette. Düşünceleri, siyasi tezleri, misyonu ve hayalleri, hep kaba bir eleştirinin, hatta karikatürize yaklaşımların muhatabı oldu.
Vefatından geriye doğru baktığımızda şunu rahatlıkla söylemek mümkün. Ülkemizde Erbakan’ı eleştirmek adına yapılanlar, basit düşmanlıkların, sıradan rekabetlerin ve öfkelerin ötesine geçmiş değil. Daha önce ‘Erbakan düşmanlığı eleştiri sayılabilir mi’ başlığı altında yazdıklarımı bu vesileyle bir kez daha özetlemek istiyorum.
***
Bir kere şu gerçeğin altını tekrar çizelim. Erbakan kadar siyasi hayatımızda derin izler bırakan en fazla bir ya da iki aktörden söz etmek mümkün olabilir.
Bugün ne yazık ki onun siyasi hayatımıza katkılarını ele alan kapsamlı çalışmalar yok. Batı’dan örnek vermekten hiç hazzetmem. Ama Batıdaki herhangi bir ülkede, siyasi hayatı bu kadar kuvvetle etkilemiş bir isim üzerinde, çoktan onlarca biyografi, anı ya da analiz yayınlanmış olurdu.
Bizdeki Necmettin Erbakan ve Milli Görüş eleştirilerini birkaç başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan birincisi ve ciddiye alınması mümkün olmayanı, meseleyi ‘din karşıtlığı’ndan beslenen bir algıyla ele alanların söyledikleri. Cumhuriyet tarihinin bildik pozitivist ve ‘laikçi’ kalıplarını taşıyan bu modelin, Milli Görüş ya da Erbakan’la ilgili söylediklerinin, ne derinliği, ne de doğru dürüst bir öngörüsü oldu bugüne kadar.
***
Ciddiye alınamayacak bir diğer bakış açısı ise, Erbakan’la hayatları boyunca yıldızları barışmayan bazı dini grup ve cemaatlerin eleştirileri. Bunların rekabet, kişisel çekişme ve öfkeden arınmış bir üslupla Milli Görüş üzerinde düşüncelerini ifade etmesi bugüne kadar mümkün olmadı. Zira hepsinin kendi bulundukları alanda bir şekilde Erbakan’la rekabetleri söz konusuydu. Genel anlamda Risale-i Nur gruplarının, özellikle Yeni Asya ve Gülen hareketinin bu meseleyle ilgili değerlendirmeleri üç aşağı beş yukarı bu yönde oldu. İstisnaları çok az ne yazık ki.
Benzeri bir yaklaşıma Milli Mücadeleciler diye adlandırdığımız ekibin mensuplarında da rastlamak mümkün. Belki bu ekip ya da grupların yeni kuşaklarında daha soğukkanlı eleştiriler okuma şansımız olabilir. Ama eski kuşakların hayli sıkı birer ‘Erbakan düşmanı’ olduğunu söylemek abartılı olmaz.
***
Önceki gün Erbakan’ın cenaze merasimi, muazzam bir kalabalığın ve geniş kesimlerin katılımıyla gerçekleşti. Kuşkusuz Genelkurmay tarafından yapılan açıklamadan tutun da, Birinci Ordu Komutanı’nın bizzat cenazeye katılımına kadar pek çok işaret, Türkiye’deki bazı alışkanlıkların ve duruşların değiştiğine işaret sayılabilir.
Ancak asıl önemli olan, tarihe damgasını vuran isimler, akımlar ya da tezlerle ilgili doğru dürüst çalışmaların yapılabilmesi. Bunun için yukarıda saydığım ve daha pek çok örneğini bildiğimiz bazı alışkanlıkların ve önyargıların aşılabilmesi gerekiyor.
Meseleyi hala karikatürize yaklaşımlarla ele alanlara söylenecek söz yok. Ancak, önceki gün milyonu aşan bir kalabalığın Erbakan’ı ahirete uğurlaması, hiç olmazsa onun görüşleri, siyasi hayatı ve misyonunu doğru anlamamıza vesile olmalı. Belki çok geç kaldık, belki kimilerinin bazı önyargılarını kırması kolay değil.
Ama her şeye rağmen o muhteşem kalabalık, eli kalem tutan herkese böyle bir sorumluluk yüklüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder