"Halkı satıp bankaları kurtardılar, Wall Street'i işgal edin" sloganlarını ve sessizlerin öfkesini artık bütün Batı başkentlerde duyacağız. New York'ta günlerdir devam eden, toplumun bütün kesimlerinin katıldığı gösterileri küçümseyenler yanılacak. Zamanla ABD'nin diğer kentlerine, Avrupa başkentlerine sıçrayacak protestoların giderek ciddi sosyal krizlere yol açacağını şimdiden görmek zorundayız.
Küresel ekonomik krizi "finans krizi" olarak algılayanlar, şirketlerin ve devletlerin iflasını önlemeye çalışanlar, krizi dar bir alana hapsedip toplumdan soyutlayanlar, kitleleri köleleştiren ekonomik düzeni değiştirip krizden kurtuluş reçetesine aldırmayanlar, kitlelerin isyanını olağanüstü yasalarla ve silahlarla kontrol altına alacağını sananlar yanılıyor.
Bugün, "Arap Baharı" özentisi gibi gösterilip küçümsenen New York'taki gösteriler yarın Okyanus'un diğer yakasını sallamaya başladığında, krizin ekonomik faturasını gelişmekte olan ülkelere ihraç etmek isteyenler şok olacak. Sadece ekonomik faturayı değil, krizin yol açtığı iç huzursuzlukları ülke dışına yönlendirip, bir çok bölgede çatışmalar çıkaranlar zamanla kamuoyunun dikkatini daha fazla ülke dışında tutamayacaklarını da anlayacak.
Bu kriz ciddi. Bu, sadece ekonomik kriz değil, sosyal krizdir ve en ciddi bedeli bu alanda ödetecektir. Atina'daki gösteriler, New York'-taki gösterdiler daha başlangıç. Yakın gelecekte kitlelerin öfkesine, başkentlerin bu öfke ile kaplandığına tanık olacağız. Bir çok ülkede sosyal patlamalar yaşanacak. Geniş kitlelerin değil, elit çevrelerin çıkarlarına dönük çözüm çabaları sessizleri sokaklara dökecek.
2006'dan beri krizin bize söylenenler gibi olmadığına, siyasi ve sosyal kriz olduğuna, sistemin kilitlendiğine, 21. yüzyıla dönük dünya sistemi inşa edenlerin kendini inşa etmeyi başaramadığına, dış tehdide yönelen merkez güçlerin asıl tehdidin kendi içinde olduğunu algılayamadığına, dünya ekonomisini yöneten merkezlerin kendini yönetemez hale geldiğine, bu yüzyılın Batı'nın yeniden küresel hakimiyetine değil kendi iç hesaplaşmasına tanık olacağına dair tartışmalar yapıyoruz.
Adaletsiz sisteme isyanın tetiklediği iç tehdidi önlemek için sadece güç ve silahı çözüm görenler birkaç yıldır sessizce çalışmalar yürütüyordu. Olağanüstü dönemlere hazırlık yapıyor, olağanüstü yasalar çıkarıyor, orduyu iç güvenliğe yönlendiriyordu.
"FEMA (Federal Acil Yönetim Ajansı) bu amaçla 2008 yılında yeniden yapılandırıldı. Hem de nükleer saldırı, isyan ve iç savaşa göre... Olağanüstü hal ve sıkıyönetim yasaları yeniden belirlendi. Bankacılık işlemlerinden vatandaşlık yasalarına kadar ABD olağanüstü şartlar için hazırlık yaptı. Öyle ki, böyle bir durumda vatandaş banka hesaplarından bir doları bile çekemeyecek.
Amerikan tarihinde ilk kez ordu, iç güvenlik için konuşlandırıldı. Askeri birimler 24 saat iç tehdide müdahale edecek şekilde hazırlandı. Ülke içinde konuşlandırılacak ilk askeri birim, ABD Kuzey Komutanlığı'na (NorthCom) bağlıydı ve Irak'tan gelmişti. Bu birlikler sizce neye karşı savaşacak? Nükleer saldırı, iç savaş ve toplumsal kaosa karşı... Kitleleri kontrol altına alacak. Çatışma sonrası için gerekli sorumlulukları yerine getirecek. O zamandan beri bunların tatbikatları yapılıyor. ABD bunları yaparken Avrupa boş durmadı. İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkeleri benzer yasal düzenlemelere, hazırlıklara girişti.
Peki bu ülkeler neye,hangi tehdide hazırlanıyor? Nükleer saldırı, terör saldırısı ve dünya savaşına mı. Hayır, kendi insanlarına, toplumlarına, kriz üzerinden bir kez daha soyulan sessizlerin öfke ile şehirleri kuşatmasına hazırlanıyor.
Bir kabus senaryosu var, tekrar edelim: Bugün Ortadoğu'da baskıcı rejimlere yönelik öfke, kimlik ve refah kaybı üzerinden Avrupa'yı vuracak. Avrupa Barışı, Birleşik Avrupa düşüncesi ve gelecek perspektifi yerini ayrışmaya, belki çatışmaya terk edecek. Atlantik İttifakı, kendi iç hesaplaşmalarına yoğunlaşacak. Ülkelerin emperyal hırsları, kendini kurtarma telaşı ortak gelecek hayallerini vuracak. Okyanusun iki yakası ırkçı dalgalarla yüzleşecek, çok kültürlülük ve ortak yaşam düşüncesinin yerini ulusların kaynaklar üzerindeki mücadelesi alacak.
Krizin vurduğu ülkeler hızla kendi zaaflarına teslim olacak. Dünyanın bir çok bölgesinde yaşanan, projelendirilip uygulanan ayrıştırma projeleri, bugünün refah ülkelerinde görülecek. Etnik çatışmalar, mezhep eksenli saflaşmalar kendini gösterecek.
Karşı konulmaz askeri güç, trilyonlarca dolarlık harcamalar çöküşü daha da hızlandıracak. ABD, yeryüzüne saçılmış yüzlerce askeri üssünü boşaltacak, askeri harcamalarını kısıtlayacak, güvenlik perspektifini değiştirmek zorunda kalacak. Ülkelerin çöküşü, derin dalgalar, sarsıntılar şeklinde bölgelere yayılacak. Dünya tarihinde; esaslı, yapısal dönüşümler sonrası yeni bir aşama başlayacak...
Geriye dönüp son beş yılda ABD ve Avrupa ülkelerinde iç güvenlik adına ne gibi düzenlemeler yaptığına bir göz atalım. Dehşet verici uygulamalar göreceğiz. Bu bizi korkutuyor?
Artık düşmanlık içeride, savaş içeride. Güç mücadelesi de, öfke de, hınç da, hesaplaşma da içeride. Kurşunlarla yumrukların, saraylarla sokakların, seçkinlerle fakirlerin, zorbalarla mazlumların hesaplaşması var önümüzde. Bir adalet savaşı, özgülük mücadelesi ve kapkaranlık senaryolar iç içe, bu çağa rengini verecek bir kavga bu.
Bu kavga, dalga dalga yayılacak. İskenderiye'de, Kahire'de, Şam'da, Bingazi'de gördüklerimizi Atina'da, New York'ta, Paris'te, Londra'da göreceğiz. Ekonomik, siyasal ve sosyal krizi, fakirlik ev kurşun olarak başka coğrafyalara ihraç etmeye devam edenler, bir gün kendi evlerinden vurulacak. Bağdat'ı ateşe verenler bir gün aynı ateşin kendi başkentlerini de sardığını görecekler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder