08 Ekim 2011 Cumartesi
Ruh sağlığı bozuk ve vicdani duygularını kaybetmiş olanlar hariç herkes annesini delicesine sever. Çünkü Filistinli Büyük Şair Mahmut Derviş'in dediği gibi ''Onlar birer kadın değil. Onlar her şeyimizdir ''. Annelerini kaybedenler her şeylerini kaybederler. Annemi kaybettiğimde ben öyle hissetmiştim. Çünkü Baba Esad döneminde Suriye'ye giremediğim için cenazesine bile katılamamıştım. İşte bu nedenle ben annemi kaybetmenin acısını hiçbir zaman unutamadım. Ve her hatırladığımda hep ağlarım... Tıpkı şimdi olduğu gibi...
İşte bu nedenle sevgili annesini kaybeden Başbakan Erdoğan ve ailesine en içten dileklerimle başsağlığı ve sabır diliyorum. Bir oğul olarak annesiyle çok özel ilişkisi olduğunu bildiğim Başbakan'ın tüm acılarını paylaşıyorum. Tıpkı bizim coğrafyada her gün ölen ya da öldürülen tüm insanların anne ve eşleriyle benzer acılarını paylaştığım gibi. Amerikan işgali altındaki Irak ve Afganistan'da ölen bir milyonu aşkın erkeğin annelerinin ve dul kalan eşlerinin yaşam boyu acılarını paylaşıyorum.
Ama ''İdeal Avrupa''nın ortasında Bosnalı anne ve eşlere çektirilen acıları asla unutmam. 'Arap Baharı' denilen süreci yaşayan Mısır, Libya, Tunus, Bahreyn, Suriye, Yemen ve terörden dolayı Türkiye'de öldürülen binlerce insanın da eş ve anneleri var. İnanın bana ne ölenler ne de dul kalan eşler ve onların yetim çocukları Batılıların umrunda değil ve hiçbir zaman olmayacaktır. Batılılar bizleri kendileri gibi duygusuz ve dolaysıyla tepksiz olmaya zorluyor.
Ağlamaktan çekinmeyin ve utanmayın. Ağlanması gereken her yerde ağlayın ve duygularınızı özgür bırakın. Başkaları için istediğiniz özgürce yaşamı önce siz kendiniz benimseyin ve siz ona ne yaparsanız yapın annenizin sizi her zaman seveceğini bilin ve onu çok sevdiğinizi her fırsatta gösterin. Çünkü sizi o doğurdu ve doğururken de çok acı çekti. Bu acıları ve annelerin doğurduğu çocukların bir gün büyüyüp sonra da öleceğini hiç unutmayanlar başkalarına asla acı çektiremez. Çünkü Allah korkusu olanlar 'Cennetin annelerin ayağının altında olduğuna' inanırlar. Ama ne yazık ki; buna inanmayanlar dünyamızda hep etkin olmuşlardır. Tarih boyunca savaş çıkaranlar, ülkeleri işgal edenler, halklarına zulüm edenler ve toplumsal yaşamlarında başkalarına saygı göstermeyip haksızlık edenler hep olmuştur. Bunlar hep oldukları için de tarihte çok acılar yaşanmıştır.
Tarihte idealler ve ilkeler için mücadele ederek yaşamalarını feda edenler de olmuştur. İdeal ve ilkelerini satarak acılardan kazanç sağlayanlar da var. Bunlar gazeteci, akademisyen, aydın ve politikacı olabilirler. Sarkozy'nin Libya'nın petrol ve suyunda gözü olduğunu herkes bilir. Fransız şirketleri dünya su ticaretinin neredeyse % 40'nı kontrol ediyor. Libya'da ise yer altı su kaynaklarının miktarı Nil Nehri'nden Mısır'a gelen yıllık su miktarının 200 katı. Kaddafi ise dışarıdan 5 kuruş borç almadan bu suyu 25 milyar dolarlık bir proje ile kuzeydeki tüm kentlere taşımayı başarmış ve çok büyük tarım projelerini başlatmıştı. Libya halkının özgürlüğü ve demokrasisi Sarkozy ve Batılı tüm liderlerin umurunda değil ve hiçbir zaman olmayacaktır. Sarkozy ve benzerlerin tümü hep yalan söyler ve söyleyecektir. Libya'da Türkiye'ye rakip olan ancak Suriye konusunda Ankara'yı provoke eden Sarkozy durduk yerde Ermeni soykırım konusunu alevlendiriyor. Amacı Türkiye'yi sıkıştırmaktır. Çünkü Türkiye'nin Yahudi lobileri ile ilişkilerinin kötüleşeceğini düşünen Ermeni lobisi, soykırım yasasını tekrar Kongre'ye getirebilir. AB ise Almanya ve Fransa'nın bildik tavırlarından dolayı Ankara'yı Kıbrıs konusunda sıkıştıracaktır. Sarkozy Hıristiyanların yoğun yaşadığı Mısır, Lübnan, Suriye ve Irak başta olmak üzere tüm bölgede Ermeni soykırım söylemini canlandırarak Türkiye'yi Arap aleminde sıkıştırmayı planlıyor. Sarkozy'nin dostları da Türkiye'yi farklı yer ve zamanda sıkıştırmak için sırada bekliyor. Emin olun yakında onların da Türkiye karşıtı fantezilerini hep birlikte göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder