20 Ağustos 2011 Cumartesi

Karanlığın en koyu anı...

Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Kemal ve zeval noktası zirvede buluşur.

Bakmayın yakın planda birçok şeyin kötüye gider gibi gözüktüğüne.. İyi şeyler de oluyor..
PKK yanlış yaptı, güvenlik güçleri hazırlıklarını tamamlamadan onları üzerine çekmeyi denedi, halkı kışkırtacaklardı. Bir gün sonra MGK vardı. Başbakan cuma günü Somali’ye gidecekti.. Elde bir istihbarat vardı, onu değerlendirmek istediler ama sonuçta kendi oyunlarına geldiler..
Asıl operasyon bayramdan sonra.. Bu ani gelişme, PKK için bir gece baskınına döndü.. Ve süreç erken başladı.

Bu baskın, PKK’nın askeri konvoyun geçiş bilgilerini nasıl ele geçirdiği sorularını gündeme getirdi. Kriptoları mı ele geçirdiler, içeride bir köstebek mi var, sorusu zihinleri kurcalamaya devam ediyor..
Terörle mücadelede yeni bir dönemin başlamakta olduğu kesin.. Ne içeride ne dışarıda terör kampı bırakılmayacağı gibi, terörün uzantısı şeklindeki Truva atı gibi görünen örgütler de tasfiye edilecek. Konu yargıya taşınacak, diplomatik yollardan da ciddi bir girişim başlatılacak..
Kandil, halk hareketinden, iç savaştan söz etmeye başlamıştı. Güçlerinin %5’ini devreye soktuklarını söylüyordu, gerekirse devlet ricalini de vurabilecekleri gibi çok üst telden konuşmalar yapıyorlardı artık.
Bu süreçte Apo örgütü mü kontrol edemiyordu ya da iktidara karşı oyalama taktiği mi güdüyordu bilmiyorum ama, örgütteki fraksiyonlar arasında görüş farklılığı olduğu da bir gerçek..
Zaten örgüt genel yapısı itibarı ile, başta İsrail olmak üzere, diğer birçok ülkenin istihbarat ajanlarının etkisine açık bir yapıda.. Mafialaşan, gasp yapan, uyuşturucuya bulaşmış adamları da olan bir yapıda..
Son operasyonların acze düşen Türk Ergenekonuna destek için aynı derin merkezler tarafından Kürt Ergenekonunun devreye sokulduğu iddiasını da es geçmemek lazım..
Bu arada CHP ve MHP’nin eşzamanlı olarak yeniden yapılandırılmaya çalışılması da dikkat çekici.. CHP bir kez daha üst yönetimini değiştirerek kongreye gidiyor. MHP de “kemik sesleri” duyulacağı söyleniyor.. Siyasi arena bir el tarafından yeniden dizayn ediliyor..
Bu arada ilginç, önemli gelişmeler de oluyor çevremizde. Suriye tutuklamaları ve askeri operasyonları durdurdu.. Ama artık Hariri dosyası mahkemeye gitmiş oldu.. Suriye girdiği yolun çıkmaz sokak olduğunu geç fark etti.. Türkiye’nin elini bırakması da yapabileceği en büyük yanlıştı. İran kurtarsın bakalım şimdi Suriye’yi kurtarabiliyorsa.. Suriye kendine yazık etti. Hizbullah bile olanlara karşı çıktı. Esad’a birilerinin “kendi düşen ağlamaz” ata sözünü hatırlatması gerekiyor.. “Yanlışın neresinden dönülürse kâr olduğu” gerçeğini de Esad’ın bilmesi gerekir.. Belki Esad’ın şimdi yapması gereken bir Ankara ziyareti ile bundan sonraki yol haritasının, Türkiye’nin ve İİT ve Arap Birliği’nin işbirliği ile birlikte belirlenmesidir..
Yine diğer bir güzel haber, Kaddafi ülkeyi terk etmeyi kabul etti. Geçici hükümetin şu günlerde ülke genelinde yönetimi devralması bekleniyor.. Bu önemli bir gelişme..
İsrail’in Türkiye’den özür dilememe kararı da aslında bu süreçte Ankara’nın elini güçlendiren bir gelişme, iç politika ve İslam ülkeleri ile ilişkilerde, Türkiye’nin İsrail’i bir kambur gibi sırtına alması zamanlama açısından doğru olmayacaktı. Şimdi Türkiye İsrail’e karşı yaptırımları artıracak. BM’nin Mavi Marmara raporunu açıklamasının ardından konu uluslararası arena ve yargıya taşınacak..
İsrail Mavi Marmara konusunda “özür dilememe” kararı aldığına göre tazminat da vermek istemeyecektir. Ambargo konusunda da politika değişikliğine gitmeyecek demektir.. Bu durumda İsrail bunlarla yetinmeyecek, Türkiye’yi uluslararası arenada ve hatta kendi topraklarımızda köşeye sıkıştırmaya çalışacaktır. Onun için terörle İsrail arasındaki derin bağın deşifre edilmesi gerekir. Yine borsadaki dalgalanmalar konusuna da dikkat etmek gerekir.. Türk ve Kürt Ergenekonunun İsrail ile derin ve yakın ilişkisinin de bu vesile ile yakın takibe alınması gerekir..
Suriye ve Libya’nın geri adım atmasının ardından Yemen’de de sonuç alıcı gelişmeler yaşanabilir..
Türkiye’nin Somali’deki insanlık trajedisi ile ilgili politikası, Türkiye’yi Afrika ve bölgedeki diğer devletlerdeki gelişmeler konusunda daha hassas davranmaya sevk edecektir.. Türkiye Afrika’da kriz ortaya çıktıktan sonra devreye girmek yerine, kriz oluşurken sürece müdahil olarak krizin oluşmasına mani olmak isteyecektir. Sadece kriz oluşmasın diye değil, her şeyin bundan böyle daha iyi olması için de, Türkiye’nin, Afrika’ya yönelik bir stratejik planı devreye sokması beklenmelidir.. Bu konu elbette TİKA’nın da işin içinde olacağı ama TİKA’dan da öte birtakım kurumların konu ile ilgili sorumluluk üstlenmesi ile hedefe ulaştırılacaktır.
Selâm ve dua ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder