Arap Baharı'nın etkisiyle sarsılan Suriye'de rejim karşıtı gösteriler beş aydır durulmuyor. Görgü tanıklarına göre, pazar günü tank destekli ordu birliklerince gerçekleştirilen operasyonlarda, çoğu Hama'da olmak üzere 120'den fazla kişi öldü. Son olaylar üzerine, Türkiye tekrar harekete geçti ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Suriye'yi sert bir şekilde uyardı.
Gül, "Ramazan ayının ruhuna uygun bir şekilde, sükûnetin sağlanması ve köklü reformların gerçekleştirileceğine dair halkın ikna edilmesi beklenirken, tam aksine ramazan ayına daha kanlı bir ortamda girilmesi asla kabul edilebilecek ve sessiz kalınabilecek bir gelişme değildir" dedi. Devletin zirvesinden yapılan bu açıklamanın ardından, Türkiye'nin, Suriye'deki olaylara müdahil olabileceği ileri sürülüyor.
Peki Suriye'de isyanın ekonomik nedenleri ne? Suriye'nin milli geliri 2011'de 66.2 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Nüfusu 22 milyon 300 bin olan bu ülkenin, fert başına yıllık gelir ortalaması 2 bin 969 dolar düzeyinde seyrediyor.
Suriye 1920'ye kadar Türkiye'nin bir eyaletiydi, niye fert başına geliri Türkiye'nin oldukça gerisine düştü? Suriye ekonomisinin günde 383 bin varil ham petrol üretmesine rağmen gelişememesinin nedeni, aslında kapalı ekonomisinden kaynaklanıyor. Suriye'nin ekonomik üst yapısı 1984 öncesi Türkiyesine benziyor. Turgut Özal'ın 27 yıl önce başlattığı ekonomide serbestleştirme adımları Türkiye'de son dokuz yılda hızlı bir ekonomik atılıma dönüştü. Başbakan Erdoğan adeta Özal'ın tamamlayamadıklarını bir bir tamamlıyor. Böylece Türkiye'de fert başına gelir hızla çoğalıyor.
Tekrar Suriye'ye dönersek... 1963'ten beri Baas Partisi yönetiminde sosyal piyasa ekonomisi uygulanıyor. Fiyat destekleri ve devlet yardımları, milli gelirin, yüzde 12.9'unu buluyor. Bu yardımlar bütçeye büyük bir yük getirdiği için de azaltılıyor. Özellikle petrol fiyatlarına yapılan desteklerin azaltılması, halkın alım gücünü iyice geriletti.
Anlayacağınız, bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 5 seviyesine çekmek için bu yıl uygulamaya konulan KDV ve azalan devlet yardımları, isyanın ekonomik nedenini oluşturuyor. Çünkü sosyal piyasa ekonomisinden, demokratik liberal piyasa ekonomisine geçerken, demokrasinin bu süreçte paralel olarak gelişmemesi, Suriye ekonomisinin iş yaratma kapasitesini azaltıyor.
Devletin, değişen ekonomik koşullara uygun olarak özgürlük alanını genişletmemesi, hem işadamlarını hem de orta gelir seviyesine çıkmak isteyen fakir halkı engelliyor. Halk hem artan vergilerle ve azalan devlet yardımlarının yarattığı yoksunlukla bunalıyor, hem de kendi işini yapma olanaklarını bulamıyor, çünkü girişim özgürlüğünün önündeki engeller açılmıyor. Bu sıkışıklığın sonucunda da insanlar isyan ediyor.
Gelelim Türkiye-Suriye dış ticaretine... Türkiye'nin Suriye'ye ihracatı 2002'de 267 milyon dolar seviyesindeyken, 2010'da 1 milyar 845 milyon dolara yükseldi. İthalatı ise aynı yıllarda sırasıyla 334 milyon dolardan 663 milyon dolar düzeyine ulaştı. Bu yılın ilk altı ayında ise ihracat 807 milyon dolar, ithalat 344 milyon dolar oldu. Peki bundan sonra ne olacak?
Demokratik bir Suriye, Türkiye için çok güçlü bir ekonomik ortak olabilir. Çünkü 22.3 milyonluk nüfusuyla demokratik piyasa ekonomisine dönüşebilecek bir Suriye ekonomisi Türkiye'nin dış ticaretini çoğaltır. Ayrıca Suriye ve Türkiye'den karşılıklı doğrudan yatırımlar bölgesel fert başına gelirin hızla yükselmesini sağlar. Hatay'da 12 bin, Gaziantep'te 11 bin dolarlık fert başına yıllık gelir olduğu düşünülürse, Suriye'de komşu şehirlerde yaşayanların 3 bin doların altında olan gelirinin hızla artması olasılığı oldukça yüksek görünüyor. Gerçi vizelerin karşılıklı kaldırılması, Suriye'deki sosyal istikrarsızlık nedeniyle ticarete henüz yansımadı ama... Orta vadede bu olumlu gelişme, her iki ülke halkının refahını hızla çoğaltacak. İşte bu nedenle, hep birlikte zenginleşmek ve bölgeyi huzura erdirmek için Suriye'de acilen demokratik liberal piyasa ekonomisinin işleyeceği ortamın yaratılmasında fayda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder