24 Ağustos 2011 Çarşamba

Genelkurmay'da 'Kepazelik durum'

24/08/2011
Böyle bir konuşmanın içeriği, kaydedilmesi, sızdırılması, internete düşmesine karşı 'kepazelik' hayli hafif bir kelime.

Dün eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in komutanlarla yaptığı ayrıntılı bir terör değerlendirmesini dinledim. Ayrıntılı derken bayağı bir ayrıntıdan bahsediyorum. Karakol baskınlarında askerin aldığı yanlış tutum, silahını bırakıp kaçan komutana olan kızgınlık, siviller ne derse desin Genelkurmay’ın terörle mücadelede kendi bildiğini okuyacağı, insansız hava araçlarının (İHA) hangi olaylarda nasıl kullanıldığı, saha denetimlerinin nasıl yapılacağı ve daha neler neler… Üstelik dinlediğim sıradan bir telefon konuşması değildi. Muhtemelen sadece general düzeyinde komutanlarla kozmik bir odada yapılan kritik ve resmi bir strateji konuşmasıydı. Kayıt muhtemelen ortam dinlemesi olarak odadaki biri tarafından yapılmıştı. Belki içinde biz sıradan dinleyenler için şaşırtıcı bir şey yoktu ancak terörle mücadelenin öbür ucu için (yani PKK) ‘askeriyede değişen taktikler’le ilgili pek çok ayrıntı mevcuttu. Üstelik bu kayıt kaydedilip sızdırılmakla kalmamış dünyada herkesin ulaşabileceği bir internet sitesinde yayımlanıyordu. Yani anlayacağınız dört dörtlük bir ‘vay anasına sayın seyirciler!’ durumu. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner kaydedilen bu gizli konuşmanın bir yerinde terörle mücadelede Türk ordusunu tarif ederken “Durumumuz kepazelik” diyordu. Böyle bir konuşmanın içeriğini, kaydedilmesini, sızdırılmasını yetmezmiş gibi bir sosyal paylaşım sitesinde yayımlanmasını düşünürseniz ‘kepazelik’ hayli hafif bir kelime…
Neyse ki komşu bir ülke ile savaşta değiliz!
Karargâh elek olmuş haberimiz yok.

Bengi Yıldız’ın Bodrum açılımı
Takvim gazetesi dört dörtlük bir iş yapmış, Güneydoğu’da tansiyon böyle yüksekken BDP’nin önemli bir ismini Bodrum’da denize girerken yakalamıştı. Yanındaki hanım eşi mi değil mi haberde net değildi. Buraya kadar dört dörtlük bir gazetecilik başarısıyla karşı karşıyayız. Güneydoğu ateş yerine dönmüşken Kürt bir siyasetçinin Bodrum’da tatile gelmesi haberdir. Hele evli bir siyasetçinin kaçamak yapması katmerli haberdir. Gelin görün ki haber bununla kalmıyordu. Ödüllük bir fotoğraftan ibretlik bir habere geçiş yapılmıştı. Üstelik kimi internet siteleri bayrağı daha da ileriye taşıyıp daha önce bu köşede korktuğum Kürtlere ve Kürt politikacılara yönelik nefret söylemini bu haber vasıtasıyla dışa vuruyordu. Haberlerin tamamında Bengi Yıldız’ın yerel kıyafetlerle üstelik taş atarken çekilmiş fotoğrafları vardı. Metnin alt dili ise “Kürt bir siyasetçinin ne işi var Bodrum’da” diye soruyordu. Tehlikeli derken tam da bu alt metni kastediyorum. Bir kez bu soruları Kürt siyasetçiler üzerinden sormaya başlarsanız günün birinde kendinizi “Kürtlerin Bodrum’da ne işi var”da bulursunuz ki yandı gülüm keten helva! Benim asıl merak ettiğim ‘nefret söyleminden’ basında en çok rahatsız olan isimlerin başında gelen Rasim Ozan Kütahyalı’nın bu haber hakkında ne düşündüğü? Doğru ya kendisi Takvim yazarı…

Yetenekli Bay Fazıl’dan hakaretler
Fazıl Say büyük sanatçı, gelin görün ki sanatı ile hayattaki duruşu pek paralel gitmiyor. Dün Somali’ye giden Sertab Erener için Twitter sayfasına “Amy Winehouse’a tavsiye ettiği beynin binde biri Sertab’da olsaydı, Somali’de yardımı partizan rant olarak değil, vicdan dedi diye yapardı” yazmış. Yani yetenekli Bay Fazıl, dünyalar güzeli sanatçımız Sertab’a kibarca ‘beyinsiz’, ‘rantçı’, ‘partizan’ demekte herhangi bir beis görmüyor. Yetenekli Bay Fazıl’ın yine Somali’ye giden Nihat Doğan hakkında yazdıklarını ise burada seviyeyi düşürmek için tekrar etmiyorum!

Seyf-ül İslam Trablus sokaklarında
Dün telefonum acı acı çaldı (öyle bir moda ayarladım hep acı acı çalıyor) karşımda editörümüz Ali Topuz… “Şu Libya konusuna değinmek ister misin? Kaddafi düştü, ajanslar oğullarının yakalandığını söylüyor” dedi. “Ben o ajansların söylediği her şeye inanmıyorum, biraz bekleyelim istersen Ali” dedim. Akşamleyin Kaddafi ailesini yakından takip eden Libya’daki bir Türk işadamını aradım. Haberi doğrulatmak istedim, o da şaşkındı. “Ben de haberi duydum ama şehre giren isyancıların elleriyle koymuş gibi Seyf-ül İslam’ı bulup yakalamaları tuhafıma gitti” dedi. Dün gazeteleri açtık, tamamında Seyf-ül İslam Kaddafi’nin yakalandığı net ifadelerle yer alıyordu. Öğleye doğru Seyf-ül İslam Kaddafi’nin Trablus sokaklarında turladığı hatta gazetecileri ziyaret ettiği görüntüler aynı Batı kaynaklı ajanslarda yayımlanmaya başladı. Seyf-ül İslam tutuklanmamıştı ve haber yalandı. Biz cevval bir gazetecilik tartışmasını içimizde yürütürken Batı basını bilmeyerek ama çoğu zaman da bilerek yalan haber yazıyor. Hatta doğru haberleri çarpıtıyor. Psikolojik savaşın bir unsuru olarak kullanıyor. En son bu Batılı haber kaynaklarının bu tür haberleri Suriye’de yaptığını somut olarak Suriye’deki Türk gazeteciler yazıp çizmişti, şimdi de Libya’da benzer bir senaryo hayata geçiriliyor. Hatırlarsınız şu anda caddelerin isyancıların bastığı Trablus’ta Seyf-ül İslam Kaddafi ile son röportaj yapan gazetecilerden biriydim. O röportajda bana “Burada yaşadık, burada öleceğiz; kaçmayacağız” demişti. Kaddafi kaçar mı bilmem ama Batı basınının geçtiği her habere gözümle görüntüsünü görmeden inanmam. Siz de inanmayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder