24 Ağustos 2011 Çarşamba
Fazla bel bağlamayın demiştim
Kürt politikacıları, son derece yanlış bir yoldan gittikleri, başbakanla oturup çatır çatır pazarlık etmek yerine başbakana düşmanlık gütmeyi tercih ettikleri için, "yeni anayasayı etkileme güçlerini" kaybettiler.
Ne Apo kurtulacak, ne de federasyon olacak!
Arkadaşımız Zübeyde Yalçın'ın haberine göre, eski anayasanın ilk üç maddesi değişmeyecekmiş.
Yani "devletin Atatürk milliyetçiliğine bağlı olduğu" keyfiyeti aynen kalıyor!
Dil de Türkçe.
Bayrak belli, marş belli, başkent belli.
Ama "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" olmayacak galiba artık!
"Fiilen" hangi babayiğidin gücü yeter değiştirmeye ya da değiştirilmesini teklif etmeye, onu da yaşayan görür.
Bundan ötesi, bildik "beylik" laflardır: Sosyal hukuk devleti, toplumun huzuru, milli dayanışma, falan filan, falan filan. Bozkır politikacısı ağızları.
Bu, muhalefetin CHP ile MHP kanadına verilmiş bir tavizdir, yeni anayasanın hazırlanma sürecinde "fazla tantana" etmesinler diye...
Kürtler havalarını alıyorlar.
Çünkü gelip ağırlıklarını koymuyorlar.
O zaman, bugüne kadar "zaten" kazanmış oldukları haklarla, zaten yapılmış olan reformlarla yetinecekler.
Kürtçe televizyon, Kürtçe gazete ve kitap yayını, Kürtçe eğitim, falan. Bugün eski anayasa yürürlükte ama bütün bunlar zaten var.
Öyleyse bu yeni anayasanın nesi "yeni" olacaktır kuzum?
Genelkurmay'ın Savunma Bakanlığı'na bağlanması mı? Onun için yeni bir anayasaya ne gerek var? Askeri yargının daraltılması mı? O zaten yapıldı. Devlet Denetleme Kurulu'nun kaç kişiden oluşacağı ya da İl Genel Meclisi'nin nasıl seçileceği vatandaşın umurunda bile değildir. (Laf aramızda, bizim de değildir.)
Peki o zaman anayasanın "dibaçesini" yani giriş bölümünü değiştirmek ya da kaldırmak mıdır mesele?
Halkoyuna sunulacakmış... Meclisten 550 kişilik oybirliğiyle geçse bile halkoyuna sunulacakmış...
Yok bir de sunulmasaydı bari!
"Malumu ilamın" adı ne zamandan beri reform oldu?
İşin suyunun çıkmasının tek sorumlusu, aymaz Kürt politikacılarıdır.
Hükümeti, CHP ile MHP'ye taviz verme yoluna ittiler.
Şımarık ve yaramaz çocuk politikası, değişimi engelliyor. Demokrat geçinen Kürt politikacıları Kürt faşistlerine teslim olmasalardı, hükümeti de Türk faşistlerini "ürkütmeme ve kızdırmama" politikasına itmezlerdi.
Başbakanın seçim öncesi "ben olsaydım Apo'yu asardım" yollu sert çıkışları eleştiriliyor şimdi... Adama başka çare mi bıraktınız? Ne halt etmeye sertleştiniz de şimdi onu da sertleşmekle suçluyorsunuz?
Siz sebep oldunuz.
O zaman, onun verdiği kadarıyla da yetineceksiniz.
Beğenmiyorsanız savaşa devam edersiniz. Biz de ederiz. Siz de alıştınız, biz de alıştık.
Türkiye bir kere daha fırsat kaçırmak üzere ama bunun vebali artık Kürt politikacısının boynunadır.
Anladın mı, çok bıyıklı sosyalist bozuntusu?
İşinden adam kovdurmak için patrona mektup yazmak erkeklik değil oğlum, meclise gelip aldığın maaşı haketmekle, yani haram yememekle başlar adam olmak...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder