Bir örgüt için en büyük tehlike bir güç tarafından ele geçirilmesi ve onun amaçları için kullanılmasıdır. Sistem şöyle çalışır: Genellikle istihbarat servisleri herhangi bir örgütü, ideolojisine bakmadan, kendi siyasi hedeflerine hizmet edecek biçimde yeniden şekillendirmek üzere ele geçirirler. Yani Batılı bir servis komünist ya da dinci bir örgüte sızabilir ve onu kontrolüne alır. Sonra bu örgütü kendi siyasi hedeflerine hizmet edecek biçimde yönlendirir. Çok yaşadığımız bu süreci yeni iki örneğiyle açıklamak istiyorum.
PKK sosyal bir tabanı olan, taraftar toplaması için uygun bir ortamın bulunduğu bir örgüttü. Lideri zamanın başbakanının bile bilmediğini söylediği bir sebeple yakalanıp Türkiye’ye teslim edildi. Liderinin hayatının garanti altına alınmasının nedeni demokratlıktan ya da insani nedenlerden kaynaklanmıyordu. Çünkü ABD’de idam cezası vardı. Onu hapishanede tutarak örgütün eski kimliğiyle devam etmesi sağlanıyor ve başka bir güç tarafından kontrol edilen ya da bağımsız bir liderin elinde yeniden şekillenmesi ya da dağılması engelleniyordu. Bundan sonra örgüt ideolojisiyle eski lider, eylemlerinin yaratacağı sonuçlar açısından onu kontrolüne alan güç tarafından yönlendirilir. Lider bir ikilemi yaşar. Örgütün varlığı ve hala onun üzerinde etkisinin olduğunu söylenmesi onu tatmin eder ve yanlış gördüğü şeyleri söylese bile örgütü tamamen dışlayamaz. Bu farkında olmadan kontrol eden güç odağına hizmet etmesi anlamına gelir. Aynı zamanda bu durum onun yaşam garantisidir.
28 Şubat sürecinde Fethullah Gülen’i yurt dışına çıkmaya mecbur eden tavır üzerine “Av Partisi” adlı bir yazı yazdım ve Hocayı yurt dışına çıkmaya zorlayanların gerçekte onu başkalarının kontrolüne vermeyi amaçladığını ve bu kişilerin avcıların hizmetkarı olduğunu yazdım.Yani Hocaya baskı yapanların irtica ile mücadele ettikleri iddiası gerçek değildi. Ya bilerek ya da bilinçsizlikle bir güce hizmet ediyorlardı.
Cemaatin ülke için yararlı faaliyetlerine, ülkenin geleceği için öngördüklerinin ülkenin aleyhine olmamasına rağmen içine adeta monte edilen ve en küçük bir sorgulamaya bile gerek görmeden ortaya atılan iddialar, hedefi açısından savunulsa bile, metodu açısından eleştirilmesi gerekir. Yani, doğru bir hedefe varmak için de olsa, adaletsizlik savunulamaz.
Ayrıca darbe iddialarına mesnet teşkil eden ve geniş bir alanı, uzun bir süreyi kapsayan delilleri kimin sağladığı bilinmiyor. Bu hareketin içindeki operasyon boyutu ayıklanmalıdır.
Uzun süredir savunduğum bir “Derin Devlet” kavramı var. Bunu ülkenin geleceğini planlayan ve ülkeye yönelik operasyonlara karşı birlikte hareket eden bir akıl olarak tarif ediyorum. Şu anda buna ihtiyacımız var. Ülkede etkin olan bütün büyük güçleri temsil edenler bir araya gelir ve bir yandan terörü engelleyecek darbelerin önünü kesecek tedbirler alırken dış güç odaklarının operasyonlarına karşı da tedbirler alırlar. Birbirlerini hain ilan eden kişiler bir araya gelebilirler mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder